Hırslardan biraz arınmak lazım. Deprem bölgesinde birini aramak ile bölge dışında birilerini aramak aynı şey olabilir mi?
Kendini oranın şartlarında savcı vb bir idare amiri olarak düşün. Elindeki gücü deprem bölgesindeki yağma vb durumlara karşı asayiş için mi yoksa binanın yerinde olup olmadığını bile bilmediğin adreslere gidip müteahhit mi kovalasın?
Savcı, polis dediğimiz bu milletin içinde bir vatandaş. Kim bilir kaç tanesinin ailesi, kendisi göçük altında kaldı.
Oradaki kolluk kuvvet gücü ne durumda acaba?
Ben sizin kasti olarak saygısızlık yaptığınızı düşünmüyorum fakat insanların emeğine saygı göstermeye böyle dönemlerde daha da özen göstermemiz lazım. Bu sözlerin ucu ülkedeki binlerce savcı, polis vb insanların hiçbir iş yapmadığı noktasına doğru gidiyor.
Yapımının 2013'te tamamlandığı belirtilen 12 katlı ve 250 daireli Rönesans Rezidans, depremde yıkıldı. Yüzlerce kişiye mezar olan rezidansı yapan müteahhitlerden biri, yurt dışına kaçmaya çalışırken yakayı ele verdi.
www.ensonhaber.com
Fikrinize saygı duyarım ama yanlış anlamışsınız. Hiçbir şekilde saygısızlık etme kastım yok ve kesinlikle ettiğimi de düşünmüyorum. Söylediklerimi de iyi anladığınızı düşünmüyorum. Beni yakından tanımadığınız için yanılgıya kapıldığınızı düşünüyorum. Müsade edin açıklayayım.
Araştırmadan, bilmeden atıp tutan birisi değilim. Her söylediğim cümlenin arkasında bir kaynak, bir somut olay vardır. Dikkat ettiyseniz çok zaman adım adım, uzun uzun anlatırım cevaplarımda. Hırsla, egoyla hareket edecek yaşları geçeli de çok oldu. Görüp görebileceğiniz en sakin ve soğukkanlı insanlardan da birisiyimdir.
Pazartesi gününden beri gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Şahsen yakınımı kaybetmemiş olsam da bir çok yakınım yakınlarını kaybetti. Yeni haberler aldıkça her dakika canım yanıyor, birileri kurtuldukça gözlerim doluyor. Kendi çapımda maddi, manevi yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir taraftan, gelecekte daha etkin arama kurtarma yapılabilir mi acaba diye kurumlara ücretsiz dağıtılabilecek açık kaynak, ucuz maliyetli bir enkaz dinleme seti için bir yandan araştırma yapıyorum. İngilterede yaşayan bu konuda tecrübeli bir Türk mühendis ile bu konuda ortak çalışma yapabilir miyiz diye uğraşıyorum.
Benim eleştirim kişilerin kendisine değil ve öyle olmadı hiçbir zaman. Ben kişilere takılmam, sisteme bakarım, neyin daha iyi olabileceğine kafa yorarım. Mesajıma da tekrar bakarsanız bir kere bile polis, savcı, asker vs dememişim; hep idareciler demişim. Ayrıca kişiler hata da yapabilir, bu problem değil. Ancak, sistemin bu hataları yönetecek, önleyecek ve cezalandıracak şekilde kurgulanması noktasında büyük zaafiyetler var. Bunlar da yöneticilerin yapması gereken işler. Zaten asıl işleri bu değil mi?
Her krizde sistematik problemleri görmezden gelişimizin acı sonuçlarını yaşıyoruz ama bir türlü bunu görüp ders çıkarmıyoruz. Her seferinde 3-5 göstermelik suçlu bulup, gerisine de kader deyip geçiyoruz. Sorun sistemin ve idarecilerin bu kaynakları doğru yönetememesi, hatta yanlıa sürüklemesi. Yoksa oradaki polis de, savcı da, asker de elbette bizim içimizden. Bizler gibi kahraman olanı da var yanlış yapanı da.
Siz yanlış bir şekilde şahısları arama konusuna takılmışsınız ve konu tamamen başka bir yere gitmiş. Cümleme dikkat ediniz. Neden mütahitleri bulup gözaltına almadılar filan demiş miyim? Hiç aklıma bile gelmedi. Normal zamanda da bulamayabilirsiniz, problem değil. Neden acilen soruşturma, yurtdışına çıkış yasağı, malvarlığı tedbiri vs yok dedim. Şu andaki koşullarda bir savcının bireysel insiyatifle bunu yapamayacağını hepimiz biliyoruz, öyle değil mi? Ayrıca sözlerimin bir ucu da kimsenin birşey yapmadığına filan gitmiyor. Bazı şeylerin yapılmadığı, bazı şeylerin de yanlış yapıldığını söylüyorum. Bunun da arkasındayım. Aşağıda detayları var.
Yıkılan binalar ilçe ilçe sokak sokak adediyle belli. 6444 bina. Bunların mütahitleri ve diğer sorumlu kişilerin tespiti de hiç zor birşey değil. Hepsi dijital olarak kayıtlarda var. İlk günden 10 kişilik bir ekip kurarsınız, fazla fazla yeter. O bölgede olmalarına bile gerek yok. Soruşturmaları bir merkezden hemen açar, banka hesaplarına ve taşınmazlarına tedbir kararlarını hızlıca çıkartırsınız. İddia ediyorum 48 saat içinde yapılabilecek bir iş bu. Bunu da şeffaf bir şekilde halka ilan edersiniz. Böylece bu konuda eleştiri ve tartışmaya da mahal vermezsiniz, devletin kararlılığını da gösterirsiniz. Herkes de sizi alkışlar. Şu ana kadar bu 6444 binanın sorumluları tespit edilip tedbir kararları alınmalı ve bunun yapıldığı duyurulmalıydı.
Yanlışım var mı sizce burada?
Yakalanan şahıs tam da kaçıyormuş işte. Bu site basında bu kadar popüler olup simgeleşmeseydi sizce bu müteahit yakalanabilecek miydi? Düşünsenize şu anda onların önceliği kaçmak. Yakalanmadan kıymetli varlıklarını nakte çeviren, çeken, ya da yurtdışına kaçan kaç kişi olmuştur acaba 5 günde?
O bölgedeki savcıların da bu koşullarda düzgün görev yapmasını beklemek doğru değil ki zaten, yapamazlar da. Oradaki kolluk hizmetinin aksamaması için aynı gün başka illerden bölgeye yeter sayıda ilave savcı, polis, hakim; bol miktarda sağlık personeli ve bekçi sevkedilmeliydi. 28773 bekçi var İçişleri Bakanlığı bünyesinde. Dün Bolu'dan 23 bekçi gönderildi, haber oldu medyada. Devletin asli görevleri bunlar, kesinlikle sekteye uğramaması gerekir.
Katılmayanınız var mı?
Başka hayati yanlışlar da yapıldı bu afetin yönetiminde:
1- Deprem 4:07'de gerçekleşti. AFAD ortalama 45 dk içerisinde bu depremin etklediği yerleri 470 sismik gözlem istasyonuyla içerisinde tespit edip raporlama kabiliyetine sahip. Merkez üssünü 1KM yanılma payıyla tespit edebiliyor. Sayıştay raporlarına bakabilirsiniz detay bilgi için. Saat 5'te olağanüstü toplanılıp en geç saat 9'da tüm illerde bölgedeki birlikler arama kurtarma çalışmalarına başlayabilirdi. Bu birliklerin muhabere teçhizatları ve kuaracakları telsiz röleleri ile ilk gün yaşanan iletişim problemi yönetilebilirdi. Malatya'da 2. Ordu var. Adana'da 6. Kolordu, Diyarbakır'da 7 Kolordu var. Maraş'ta Zırhlı Tugay Komutanlığı var. En kötü şartlarda 60-80 bin kişi demek. Koordinasyon bilgi ve tecrübesine sahip, zor şartlara eğitimli binlerce subay ve astsubay, ve enkaz alanında çalışabilecek onbinlerce asker var. Hasarlı yollardan geçecek araç ve ekipmanlara sahipler. Lojistik hazırlıkları var. Acil durumlar için tatbikat ve planları var. Acil sağlık hizmeti ekipman ve kabiliyetleri var. Soğuğa karşı tedbir alabilecek araçları var. Bulundukları mahalleri topolojisine, köylerine kadar tanıyorlar. Krizi yönetebilecek bir çok kurmay subayları var. Uzatmayayım, ilk 6 saat içinde TSK sahada aktif olarak organize olma, arama kurtarma, lojistik destek ve asayişi temin imkanına sahipti. Buna ilk gün neredeyse hiç başvurulmadı. Onbinlerce asker depremden ssatler sora arama kurtarmaya başlayabilecekken olaydan 40 saat sonra bile bu sayı toplam 7035. Aşağıda TSK'nın resmi açıklamalarını bulabilirsiniz.
40 saat sonra:
57 saat sonra:
Olayın üzerinden 40 saat geçmiş. 10 ilde 1000 kilmotrekareye toplam 7035 personel. Depremde yurtdışından gelen arama kurtarma ekibi mevcudu 6636. 24 helikopter göreve hazır yazıyor. Neden hazır bekliyor, neden o helikopterler koordine edilmedi? Cumhurbaşkanı yardımcısı olaydan 36 saat sonra Hatay'a ulaşamıyoruz, havadan arama kurtarma timi indirmeyi düşünüyoruz dedi. Neden daha ilk saatlerde bu helikopterlerle tim indirilmedi. 40 saat sonra TSK'nın 12 iş makinası yoldaymış. İnşaatçı bir dostum daha ilk gün 4 tane iş makinasını operatörleriyle birlikte yola çıkardı. TSK'nın bu açıklaması sırasında onun makinaları çalışmaya başlamıştı, 3.5 gündür bölgede aktif çalışıyor makinalar.
Bu hava koşullarında, enkaz altında 40 saat sonra sizce insanların yüzde kaçı hayatta kalabilir? Özellikle yaşlılar ve çocuklar. Bir sürü insan donarak can verdi.
Olaydan 57 saat geçtikten sonra sayı 16785 ve 114 hava aracı. TSK'nın hem imkanları hem de hızı bunun çok üzerinde. Tek sorum var;
TSK emredilseydi 57 saat sonraki imkanları (fazlasını şimdilik boşverin) ilk 5-6 saatte kullanıma geçirebilmiş olabilir miydi, ve geçirseydi kaç kişi daha az kaybederdik?
Şimdi bu birey olarak oradaki askerin, astsubayın, subayın kabahati mi, yoksa bu krizin yönetiminden sorumlu olanların mı? Bunu söyleyince Mehmetçiği mi eleştirmiş ya da Mehmetçiğin kendisine mi saygısızlık etmiş oluyorum Allah aşkına. Hepimizin çoluğu, çocuğu, yakını olabilirdi oradaki ölenler. Fikrinizi çok merak ediyorum:
Bu hataları irdeleyip, eleştirip tekrar olmaması için çalışmalı mıyız, yoksa sonraki afete "napalım ama deprem de çok büyüktü yahu" diyerek, ya da yine "kader" diyerek mi hazırlanmalıyız?
2- Öyle bir ülke düşünün ki; insanlar kolluğu, adaleti Müge Anlı'dan, yardımı dolandırıcılıktan sabıkası olan eski bir şarkıcıdan (kesinlikle Haluk Levent'i yermek için söylemiyorum. Sadece çarpıcı bir şeye dikkat çekmeye çalışıyorum.) dileniyolar. Bu şarkıcıya 145 yıllık Kızılay'dan ve devletin görevli kurumu AFAD'dan çok daha fazla güveniyorlar. Devlet yetkilisi konteyner alımı için görüşmelerimiz devam ediyor, denizaşırı ülkelerden getirebilmek için yük gemisi araştırıyoruz derken, Haluk Levent 2000 konteyner yolda diyor.
Tüm bunlar size de sürreal gemiyor mu? Böyle bir ülkede devletin itibarından, sisemin sağlıklı olduğunda bahsedebilir miyiz?
Kızılay Başkanı 1.5 milyon çadır lazım, bu bizim ulusal hazırlığımızın çok üzerinde diye açıklama yaptı.
Yüzde atmışı fay hattında olan, İstanbul'da deprem bekleyen bir ülkenin afet yönetimininde bu mantıklı mıdır? AFAD'ın belediyelere usülsüz aktardığı, konser vb gibi ilgisiz işler için kulanılan paralar
sayıştay raporlarına yokmuş gibi mi davranalım? AFAD başkanı olaydan 13 saat sonra "Ulaşılamayan bir bölgemiz yok" dedi.
Doğru mu söyledi sizce?
3- İmar yolsuzluğunun olmadığı bölge, belediye yokken ülkede, "halkımız da böyle işte" demeyi kabul edemiyorum.
O zaman Atatürk de "benim milletim cahil, neyine Cumhuriyet, neyine Harf İnkılabı, neyine eğitim reformu" mu deseydi?
Bu konudaki soruma cevap vermemişsiniz. Biraz daha açarak tekrar yazayım:
Sizce imar usülsüzlüğü yaygın bir şekilde var mı bu ülkede? Merkezi ve yerel yöneticilerin bunu bildiği ve hatta rüşvet karşılığı iştirak ettiği fikrine katılıyor musunuz? Bu durum depremdeki yıkımın ve olası istanbul depreminde gerçekleşecek yıkımın en başta gelen sebeplerinden midir? Bu konuyu kabullenmeli miyiz, yoksa yüksek sesle dile getirip azalması için çalışmalı mıyız?
Örneğin yıllarca bu cemaat çok tehlikeli, yapmayın etmeyin, beraber hareket etmeyin, devlete sokmayın diye bağrınıp durdu insanlar. O zaman cemaati eleştirmek de böyle hızla tabulaştırılmıştı. Hemen darbeci, vasayetçi vb olmakla suçlanıp ötekileştirildiler, susturuldular. Yöneticilerin bu seslere kulak vermemesini, onlarla işbirliği yaparak genel kurmay başkanını terör suçuyla yargılamasının bedelini çok ağır ödedi bu toplum.
4- Önceki gün kurtarma çalışmaları devam ederken saçma sapan bir bahaneyle Twitter'a erişim engeli getirildi. Düşünsenize insanlar Twitter üzerinden organize olurken, enkaz altındakiler konum bildirirken, duyarlı insanlar tarafından Twitter'daki ihbarları toplayıp arama ekiplerinin kolay planlanması için harita üzerinde işaretleyen programlar yazılıp hizmete açılmışken, Twitter'ı kapatıyorsunuz.
Mantığını açıklayabiliyorsanız dinlemeyi gerçekten çok isterim.
Bakın bu adamcağız 6 ay önce yırtınmış, deprem altımızda, plan program yapalım diye, kimse sallamamış.
Lütfen 2 dakikanızı ayırıp izleyin ve sonra söyleyin nasıl tepki göstermeyelim:
İYİ Parti Kahramanmaraş İl Başkanı Ahmet Çabukel'in, 3 Ağustos 2022 tarihinde basın açıklaması yaptığı ve kentte yaşanabilecek depremlere karşı yetkilileri uyardığı görüntüler gündem oldu.
www.cumhuriyet.com.tr
Bakın ben 45 yaşımdayım. Tüm bu olanlarda, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz şartlarda gençlere karşı kendimi suçlu hissediyorum. Gençlere ve çocuklarıma böyle bir ülke bırakmak istemiyorum. Eğer herhangi bir konuda; ama eleştirerek, ama öğreterek, ama fikir üreterek ama katma değer üreterek daha iyi bir Türkiye Cumhuriyeti için yapabileceğim birşey varsa yapmaya çalışıyorum.
Kurumların ve kişilerin eleştirilmesini tabulaştırarak ilerleme kat etmek mümkün değil. Hakaret var mı mesajımda, ya da yalan var mı. Lütfen hoşumuza gimtmeyen şeyleri de duymaya alışalım, eleştiriyi kabullenmeyi öğrenelim ve saygısızlıkla karıştırmayalım. Bilim ve demokrasinin temeli sorgulama ve eleştiriden geçer. Yukarıda bir kısmını madde madde yazdım. Hepsinin kaynağı ve somut olayı var. Haklı olmasam da sorun değil. Buyrun madde madde tartışalım, doğrusunu bulalım. Ben de teşekkür edeyim..
Dolayısıyla, orada görev başında canla başla çalışan polisle, savcıyla, itfaiyeciyle, kurtarma personeliyle filan hiç bir derdim yok benim, olamaz da. Konu bu değil. Emeği geçen herkesin ellerini öpüyorum. Ama bireysel çabalarla, ya da polyanacılıkla olacak işler değil bunlar. Bireysel çabalarla yaratılan fark, sistematik düzelmeyle yaratılabilecek fark yanında o kadar anlamsız ki, sistemik problemleri düzeltmeden bu çabalar
karıncanın çaresizce ve umutsuzca İbrahim'in ateşine su taşıması gibi oluyor. Eleştiren insanlar, irade, vicdan ve en önemlisi liyakat sahibi yöneticiler olmadan da sistemin iyileşmesi imkansız.
Sevgiyle, sağlıcakla...