Binalar kaç büyüklükte depreme göre tasarlanıyor

taydin

Timur Aydın
Staff member
Katılım
24 Şubat 2018
Mesajlar
24,015
Çok önceden kulaktan dolma bilgilerle, 1999 depremi sonrasında ortaya konan deprem yönetmeliğine göre binaların 7 büyüklüğünde depreme dayanıklı yapıldığını hatırlıyorum. Ama bununla ilgili aşağıdaki yazıyı okudum:


Burada binaların belli bir deprem büyüklüğüne göre tasarlanmadığı, yanal ivme limitlerine göre tasarlandığı görülüyor. İyi de, binaları yıkan deprem. 8 büyüklüğünde depreme dayanacak bina yapılacağına neden belli yanal ivmeye göre bina yapılıyor anlamadım.

Bir de 1999 depreminden sonra ciddi düzenlemeler yapılıp deprem yönetmeliği çıkarıldı. Hatta bu yönetmelik, 2018 de öyle bir güncellenmiş ki, bu yönetmeliğe göre yapılan binaların, ülkemizde yaygın görülen deprem şiddetlerinde yıkılması mümkün değilmiş. Bu durumda, Hatay'da daha 6 ay önce yapılan binalar nasıl yıkılabiliyor? Rüşvet ile sakat binaya sağlam raporu mu veriliyor? Yoksa binalar kaçak yapılıyor, nasılsa seçim var, imar affı gelir ruhsat alınır mı deniyor? Yoksa bina sahipleri sonradan binaya müdahale mi ediyor (kolon kesme vs)?
 
Dediklerinizin hepsi. İnşaat sektörü Türkiye'de siyasetin finansmanı olarak kullanılıyor. Çünkü torpil, rüşvet ve usülsüzlükle orada elde edebileceğiniz kar oranları silah ticaretinde, uyuşturucu ticaretinde bile yok. Bu böyle devam ettiği sürece bu acıları tekrar tekrar yaşamaya devam edeceğiz.

Çok uzağa gitmeye gerek yok. Örneğin, İstanbul'un Esenyurt ilçesinde son 15 yılda (zaten öncesinde öyle bir yer yoktu desek yeri) yapılmış olan yapıların hepsi usulsüz. Düşünsenize bina 30 katlı, üstteki 10 kat projede yok. İş abartısız bu derece. Bu binalar yapılıyor, satılıyor, insanlar yerleşiyor, şu anda da içinde yaşıyor. Tapu bile veremiyorlar üst katlardaki daire sahiplerine. Kat sayısına riayet etmeyen müteahhit yönetmelikteki demir oranına vs mi edecek. Fazla katları görmeyen, yapı denetim şirketi ve belediye buna mı engel olacak.

Zaten 3-5 senede bir imar affı da çıkarıp yasal yükleri temizliyorlar geriye doğru.

Mesela ne oldu bu meşhur Zeytinburnu'ndaki traşlanacak binalar:
 
45 yaşında maraş yakın tarihini bilen olarak yazayım. Gördüğümuz yıkılan binalar bölgeler 80/90 li yılların eski maraşin binaları elbetde yeni binalardada hasar var ama tost şeklinde yıkım yok onlarda . Yıkımın olmadığı şehrin dağ eteğinde yıkılan beş on bina var ikisini çok iyi hatırlıyorum (Ebrar sitesi) 90 li yıllarda bile yıllarca karkas halde kaldı neden kaldı vs içeriğini bilmiyorum sonra birden bina bitti içine yerleştiler sonuç ortada. kolon, hatıl ,direk yok ortada adeta toz yığını.
 
Sonsöz . Alıcısı olmayan mal satılmaz vatandaş olarak yüksek bina sevdamizdan vazgeçmemiz lazım .
 
1999 öncesi binalarda zaten hiçbir deprem güvencesi yok. Dediğin gibi bizim millet hiç depremi düşünmeden ev alıp satıyor. Bizim memlekette 4 katlı bir apartman var. Babam vefat ettikten sonra bana ve kardeşlerime intikal etti. Yapı denetimi yaptırdım ve bina riskli çıktı. Beton kompresyon testlerinde olması gereken dayanımın üçte biri çıktı, yani ciddi anlamda riskli. Binayı yıkacağız, kiracıları 2 yıldır çıkaramıyoruz. Birisi itiraz ediyor, 6 ay geçiyor ve itiraz reddediliyor. Sonra diğeri itiraz ediyor, 6 ay geçiyor reddediliyor. Bütün itirazlar reddedildi, hala çıkmıyorlar. Belediye tehdit ediyor elektriği suyu keseceğiz diye. Çıkan yok. Elektriği suyu kesmeleri de 1 yılı bulur, öyle gidiyor. Ondan sonra deprem olunca "gitti o kadar can" diyoruz.
 
Bina temelini kola şisesi deniz kumu ve molozdan yaptığımız sürece deprem bizim için korkulu bir felaket olmaya devam edecek.

Japonya...
 
Zaten iş müteahhitlerin etik davranmasına kalırsa o iş kesinlikle çözülmez. Hatta yapı denedim firmalarının etik davranmasına kalırsa gene çözülmez, çünkü müteahhidin ahlaksızı varsa, yapı denetimcinin ahlaksızı olmaz mı? Olur. Belediye veya devlet denetlesin desen, oradaki memuru satın alır müteahhit, gene sakat binaya iskan alınır.

Yani Türkiye'de bu işin çözümü yok. Üikeyi kimin idare ettiği de önemli değil. Sorun bizim insanımızda. Hangi denetim mekanizmasını oluşturursan oluştur, yeterince para verince o mekanizmayı işlevsiz hale getirebiliyorsun.
 
Ülke bilimle değil siyasetle hareket ediyor maalesef. 1999 dan beri kaç yıl olmuş. Hala işlevsel denetleme düzeni yok.

Bizim burada kat izni vermeyen belediye başkanı tekrar seçilemedi.

Koltuklar tatlı, para çok tatlı. Herkes parayı götürme derdinde. Temel atma masrafı aynı ister 20 kat çık ister 30. Kendi oturmayacak ya. Yıkılsa da farketmez.

Birkaç haftaya da unutulmaya başlanır.
 
Zaten iş müteahhitlerin etik davranmasına kalırsa o iş kesinlikle çözülmez.
Bunları konuşmanın pek zamanı değil ama susmaya da gücü yetmiyor insanın.

Yapı denetim vs zaten var. Mevcut kurallar fazlası ile yeterli. Burada sorun öz denetim eksikliği.

Bir çalabilen bir çalıyor, 1 milyar çalabilen onu çalıyor. Müteahhit dediğin izole dışarıdan filan bir grup değil, bizzati vatandaşın kendisi. Taksici yolcudan (turistten) çalar, bürokrat devletten, işçi patrondan, patron işçiden, öbürü başka yerden, hatta sade vatandaş sıra beklerken sırandan derken liste uzar. Her alanda kilometrelerce kural, kaide olmaz. Olsa da bunları gene aynı adamlar denetlemeyecek mi? Depremin olduğu ilk gün, borsada çimento firmalarına yatırım yapan da o müteahhit ile aynı zihin yapısında değil mi? Bir çerçeveye indirince konuşmak kolay da bütüne bakınca hangi birini konuşcağız?

En güzel metni (kuralları) de yazsan -ki neler yazıldı- bunlarla başa çıkamazsın!

Arifler derki insan, tercihleri kadar insandır. İstikameti gönül belirler, rotayı akıl çizer. Gönlünde istikamet yok ise aklının eline kalırsın.

İstikametsiz akla kalırsan, o zamanda ev fiyatını arttırırken kullanılan "liberal ekonomi" filan gibi ucuz laflarla böyle fitne-fesat şeytani işlerden kurtulamazsın. Sonu hep aynı bok olan şeyin içinde, pırlanta var zannında ömürler tükeniyor...
 
Bu durumda, Hatay'da daha 6 ay önce yapılan binalar nasıl yıkılabiliyor? Rüşvet ile sakat binaya sağlam raporu mu veriliyor? Yoksa binalar kaçak yapılıyor, nasılsa seçim var, imar affı gelir ruhsat alınır mı deniyor? Yoksa bina sahipleri sonradan binaya müdahale mi ediyor (kolon kesme vs)?
İnşaat işlerine biraz bulaşınca öğrendim. Binalar denetleniyor, yalnız özel denetim şirketlerini müteahit seçiyor ve parasını müteahit veriyor. Bu denetimleri yapan bir şirkette çalışan bir tanıdığımdan öğrendiğim kadarıyla işler yavaşladığında binalara red-uygunsuzluk raporu vermekten çekinip testleri gevşek tutuyormuş şirketler. Eminim mühendislik odaları bu uygulamadaki amaçla bağdaşmayan çıkar ilişkilerini-çatışmalarını ilgili bakanlıklara iletmişlerdir.

Aslında buna gerek bile yok, denetim şirketini proje sahibinin seçmemesi gerekirdi, parasının devlet tarafından ödenip tutarın ruhsat masraflarına eklenmesiyle uygulamadaki bariz zaafiyet kayda değer bir ek maliyet yaratmadan giderilebilirdi. Bu süreci 4 lise öğrencisinden kurulacak bir komisyona tasarlatsak mevcut uygulamayı ilk toplantıda elerlerdi.
 
Son düzenleme:
Ustam japon ya örneği pek doğru bir örnek değil iki nedenle birincisi deprem mekanik leri farklı diyorlar ikincisi bundan bir kaç yıl önce japon yandaki depremdede onbinlerce insan öldü bknz fukişima.
Orada ölenlerin %90ından fazlası tsunamiden boğularak öldü. Bir de deprem 9.1 büyüklüğündeydi. Derinde olmasına rağmen yüzeyde 3g ivme yaşandı. Buna rağmen yıkılan bina sayısı tahmini 100 civarı. Bizde merkeze en yakın istasyonda bile 2g ölçüldü. Mekanikleri ile ilgili bildiğim bu kadar.

Uzmanlar bizdeki yönetmeliklerin yeterli olduğunu söylüyor ancak uygulayan yok. Denetleyicilerde çok ciddi yolsuzluk var, şu depremden sonra sektördekiler neler anlattı neler... Eski yapılar zaten sakat ve kentsel dönüşüm yapılmamış. Yenileri de bu denetimsizlikte ne biçim yapılmış gördük.
 
Eski yapıların dönüşü nün neden yapılamadığını taydin bey çok güzel anlatmis Maraş için söyleyeyim . Yıkılan bölgenin yarısı boşaltılmış park bahçe yapılmıştı millet nasıl isyan ediyordu ben bilirim. defalarca üst üste mahkemelerle değerinin çok üzerinde para alma derdine düştüler. Toplum olarak Zihniyetimiz de sihinti var.
 
Şu kısma kesinlikle katılıyorum:
- Halkımızın zihniyeti problemin bir parçası. Hep kestirme yoldan birşeyleri kotarmanın derdindeler.
- Müteahitler de bu halkın içinden. Onların da arasında bu zihniyette çok insan var.

Şuna katılmıyorum:
- Halk böyle olduktan sonra yöneticilerin de yapacağı birşey yok. Problem halkta.

Vatandaş cahil olabilir, istediği gibi düşünebilir, suç da işleyebilir. İdare görevini yapar, yakalar, vatandaş da cezasına mecburen razı olur. Bu da emsal olur, yeni suçların önüne geçer. Medeni toplumlarda düzen böyle işler.

Ancak, yönetime talip olan kişilerin kanunları görmezden gelme, uygulamama, gerçekleri bildiği halde bilmiyormuş gibi davranma lüksü yoktur. Bu hem bizzat görevi kötüye kullanmak hem de vatandaşı suça teşvik etmektir. 1999 depreminden sonra değişen yönetmeliği harfiyen uygulamak, uygulamayanları tespit edip cezalandırmak idarenin lütfu veya erdemi değil, asli görevi ve sorumluluğudur. Yapmaması suçtur. Onun yerine idareciler rüşvet karşılığı yardım, yataklık hatta iştirak ediliyor dersem, samimi olarak yok öyle birşey diye itiraz edebilecek tek kişi var mı burada? Eminim her birinizin bildiği, şahit olduğu birden fazla örnek vardır çevrenizde.

Depremin üzerinden 106 saat geçti. Şimdiye kadar 200'e yakın kişi göz altına alındı. 10 kişi tutuklanmış. Şimdi bu bilgiyi dünyanın herhangi bir yerindeki birisine söylesem herhalde yıkılan binaların müteahitlerini filan gözaltına aldılar diye düşünür değil mi?

Bildiğim kadarıyla tek bir soruşturma, yurtdışına çıkış tedbiri, malvarlığı tedbiri yok müteahitler ve yapı denetim kuruluşlarının sorumlu müdürleri hakkında. İnanılır gibi değil. Eminim hepsi kaçtı. Zaten yakalanıp o binaları nasıl yaptıklarını konuşsalar idareciler zor durumda kalacak.

Peki kimler gözaltına alındı? Çoğu eleştirileri yüksek sesle dile getirenler. Olayın etkisiyle bir kısmı haddini aşmış da olabilir, hakaret etmiş de olabilir. Tasvip etmiyorum, onlara da gereken cezayı uygulasınlar. Ancak birkaç saat içinde onalrı evinden toplayan yargının buradaki aksiyon hızının yüzde birini asıl kritik kısımda göstermemesi normal mi Allah aşkına...

Burada sadece iktidar partisini eleştirmiyorum. Yıkım yaşanan bölgelerde son 22 yılda görev yapan tüm il ve ilçe belediyeleri de sorumludur. En büyük yıkımlardan birisi Hatay'da yaşandı. Hatay Belediyesi muhalefet partisinde. İki yıllık sitenin yerle bir olması akıl alır gibi değil.
 
- Halk böyle olduktan sonra yöneticilerin de yapacağı birşey yok. Problem halkta.

Yönetici de halktan çıkıyor. O yüzden halkın durumu belli ise, o halktan çıkan yöneticinin de durumu belli.

İnşaat alanında bence böyle denetimle, ağır cezalarla yapılacak birşey yok. Denetim yaptırsan, denetleyeni de denetlemen lazım. Denetleyeni denetleyeni de denetlemen lazım. Denetimciler de aynı halktan çıkıyor. Cezayı veren hakim de aynı halkın içinden çıkıyor.

Yapılabilecek şey, insanların kooperatif usulü kendi evlerini kendilerinin yapması. Yani müteahhit firmayı kooperatif üyeleri tutacak. Yapı denetim firmasını da kooperatif üyeleri tutacak, ve müteahhit'e yapı denetim firmasının kim olduğu söylenmeyecek, yapı denetime de miteahhitin kim olduğu söylenmeyecek. Kooperatif üyeleri, müteahhidi ve yapı denetim firmasını en iyi şekilde denetleyecektir, çünkü bunların yaptığı üründe yaşayacaklar ve hayatları bu ürünün kaliteli ve yönetmeliklere uygun olmasına bağlı olacak. Bu şekilde yapılırsa, kimse başkasının etik, iyi niyetli veya dürüst olmasına güvenmek zorunda değil.
 
Depremin üzerinden 106 saat geçti. Şimdiye kadar 200'e yakın kişi göz altına alındı. 10 kişi tutuklanmış. Şimdi bu bilgiyi dünyanın herhangi bir yerindeki birisine söylesem herhalde yıkılan binaların müteahitlerini filan gözaltına aldılar diye düşünür değil mi?

Hırslardan biraz arınmak lazım. Deprem bölgesinde birini aramak ile bölge dışında birilerini aramak aynı şey olabilir mi?

Kendini oranın şartlarında savcı vb bir idare amiri olarak düşün. Elindeki gücü deprem bölgesindeki yağma vb durumlara karşı asayiş için mi yoksa binanın yerinde olup olmadığını bile bilmediğin adreslere gidip müteahhit mi kovalasın?

Savcı, polis dediğimiz bu milletin içinde bir vatandaş. Kim bilir kaç tanesinin ailesi, kendisi göçük altında kaldı.

Oradaki kolluk kuvvet gücü ne durumda acaba?

Ben sizin kasti olarak saygısızlık yaptığınızı düşünmüyorum fakat insanların emeğine saygı göstermeye böyle dönemlerde daha da özen göstermemiz lazım. Bu sözlerin ucu ülkedeki binlerce savcı, polis vb insanların hiçbir iş yapmadığı noktasına doğru gidiyor.

 
Hırslardan biraz arınmak lazım. Deprem bölgesinde birini aramak ile bölge dışında birilerini aramak aynı şey olabilir mi?

Kendini oranın şartlarında savcı vb bir idare amiri olarak düşün. Elindeki gücü deprem bölgesindeki yağma vb durumlara karşı asayiş için mi yoksa binanın yerinde olup olmadığını bile bilmediğin adreslere gidip müteahhit mi kovalasın?

Savcı, polis dediğimiz bu milletin içinde bir vatandaş. Kim bilir kaç tanesinin ailesi, kendisi göçük altında kaldı.

Oradaki kolluk kuvvet gücü ne durumda acaba?

Ben sizin kasti olarak saygısızlık yaptığınızı düşünmüyorum fakat insanların emeğine saygı göstermeye böyle dönemlerde daha da özen göstermemiz lazım. Bu sözlerin ucu ülkedeki binlerce savcı, polis vb insanların hiçbir iş yapmadığı noktasına doğru gidiyor.


Fikrinize saygı duyarım ama yanlış anlamışsınız. Hiçbir şekilde saygısızlık etme kastım yok ve kesinlikle ettiğimi de düşünmüyorum. Söylediklerimi de iyi anladığınızı düşünmüyorum. Beni yakından tanımadığınız için yanılgıya kapıldığınızı düşünüyorum. Müsade edin açıklayayım.

Araştırmadan, bilmeden atıp tutan birisi değilim. Her söylediğim cümlenin arkasında bir kaynak, bir somut olay vardır. Dikkat ettiyseniz çok zaman adım adım, uzun uzun anlatırım cevaplarımda. Hırsla, egoyla hareket edecek yaşları geçeli de çok oldu. Görüp görebileceğiniz en sakin ve soğukkanlı insanlardan da birisiyimdir.

Pazartesi gününden beri gelişmeleri çok yakından takip ediyorum. Şahsen yakınımı kaybetmemiş olsam da bir çok yakınım yakınlarını kaybetti. Yeni haberler aldıkça her dakika canım yanıyor, birileri kurtuldukça gözlerim doluyor. Kendi çapımda maddi, manevi yardımcı olmaya çalışıyorum. Bir taraftan, gelecekte daha etkin arama kurtarma yapılabilir mi acaba diye kurumlara ücretsiz dağıtılabilecek açık kaynak, ucuz maliyetli bir enkaz dinleme seti için bir yandan araştırma yapıyorum. İngilterede yaşayan bu konuda tecrübeli bir Türk mühendis ile bu konuda ortak çalışma yapabilir miyiz diye uğraşıyorum.

Benim eleştirim kişilerin kendisine değil ve öyle olmadı hiçbir zaman. Ben kişilere takılmam, sisteme bakarım, neyin daha iyi olabileceğine kafa yorarım. Mesajıma da tekrar bakarsanız bir kere bile polis, savcı, asker vs dememişim; hep idareciler demişim. Ayrıca kişiler hata da yapabilir, bu problem değil. Ancak, sistemin bu hataları yönetecek, önleyecek ve cezalandıracak şekilde kurgulanması noktasında büyük zaafiyetler var. Bunlar da yöneticilerin yapması gereken işler. Zaten asıl işleri bu değil mi?

Her krizde sistematik problemleri görmezden gelişimizin acı sonuçlarını yaşıyoruz ama bir türlü bunu görüp ders çıkarmıyoruz. Her seferinde 3-5 göstermelik suçlu bulup, gerisine de kader deyip geçiyoruz. Sorun sistemin ve idarecilerin bu kaynakları doğru yönetememesi, hatta yanlıa sürüklemesi. Yoksa oradaki polis de, savcı da, asker de elbette bizim içimizden. Bizler gibi kahraman olanı da var yanlış yapanı da.

Siz yanlış bir şekilde şahısları arama konusuna takılmışsınız ve konu tamamen başka bir yere gitmiş. Cümleme dikkat ediniz. Neden mütahitleri bulup gözaltına almadılar filan demiş miyim? Hiç aklıma bile gelmedi. Normal zamanda da bulamayabilirsiniz, problem değil. Neden acilen soruşturma, yurtdışına çıkış yasağı, malvarlığı tedbiri vs yok dedim. Şu andaki koşullarda bir savcının bireysel insiyatifle bunu yapamayacağını hepimiz biliyoruz, öyle değil mi? Ayrıca sözlerimin bir ucu da kimsenin birşey yapmadığına filan gitmiyor. Bazı şeylerin yapılmadığı, bazı şeylerin de yanlış yapıldığını söylüyorum. Bunun da arkasındayım. Aşağıda detayları var.

Yıkılan binalar ilçe ilçe sokak sokak adediyle belli. 6444 bina. Bunların mütahitleri ve diğer sorumlu kişilerin tespiti de hiç zor birşey değil. Hepsi dijital olarak kayıtlarda var. İlk günden 10 kişilik bir ekip kurarsınız, fazla fazla yeter. O bölgede olmalarına bile gerek yok. Soruşturmaları bir merkezden hemen açar, banka hesaplarına ve taşınmazlarına tedbir kararlarını hızlıca çıkartırsınız. İddia ediyorum 48 saat içinde yapılabilecek bir iş bu. Bunu da şeffaf bir şekilde halka ilan edersiniz. Böylece bu konuda eleştiri ve tartışmaya da mahal vermezsiniz, devletin kararlılığını da gösterirsiniz. Herkes de sizi alkışlar. Şu ana kadar bu 6444 binanın sorumluları tespit edilip tedbir kararları alınmalı ve bunun yapıldığı duyurulmalıydı. Yanlışım var mı sizce burada?

Yakalanan şahıs tam da kaçıyormuş işte. Bu site basında bu kadar popüler olup simgeleşmeseydi sizce bu müteahit yakalanabilecek miydi? Düşünsenize şu anda onların önceliği kaçmak. Yakalanmadan kıymetli varlıklarını nakte çeviren, çeken, ya da yurtdışına kaçan kaç kişi olmuştur acaba 5 günde?

O bölgedeki savcıların da bu koşullarda düzgün görev yapmasını beklemek doğru değil ki zaten, yapamazlar da. Oradaki kolluk hizmetinin aksamaması için aynı gün başka illerden bölgeye yeter sayıda ilave savcı, polis, hakim; bol miktarda sağlık personeli ve bekçi sevkedilmeliydi. 28773 bekçi var İçişleri Bakanlığı bünyesinde. Dün Bolu'dan 23 bekçi gönderildi, haber oldu medyada. Devletin asli görevleri bunlar, kesinlikle sekteye uğramaması gerekir. Katılmayanınız var mı?

Başka hayati yanlışlar da yapıldı bu afetin yönetiminde:

1- Deprem 4:07'de gerçekleşti. AFAD ortalama 45 dk içerisinde bu depremin etklediği yerleri 470 sismik gözlem istasyonuyla içerisinde tespit edip raporlama kabiliyetine sahip. Merkez üssünü 1KM yanılma payıyla tespit edebiliyor. Sayıştay raporlarına bakabilirsiniz detay bilgi için. Saat 5'te olağanüstü toplanılıp en geç saat 9'da tüm illerde bölgedeki birlikler arama kurtarma çalışmalarına başlayabilirdi. Bu birliklerin muhabere teçhizatları ve kuaracakları telsiz röleleri ile ilk gün yaşanan iletişim problemi yönetilebilirdi. Malatya'da 2. Ordu var. Adana'da 6. Kolordu, Diyarbakır'da 7 Kolordu var. Maraş'ta Zırhlı Tugay Komutanlığı var. En kötü şartlarda 60-80 bin kişi demek. Koordinasyon bilgi ve tecrübesine sahip, zor şartlara eğitimli binlerce subay ve astsubay, ve enkaz alanında çalışabilecek onbinlerce asker var. Hasarlı yollardan geçecek araç ve ekipmanlara sahipler. Lojistik hazırlıkları var. Acil durumlar için tatbikat ve planları var. Acil sağlık hizmeti ekipman ve kabiliyetleri var. Soğuğa karşı tedbir alabilecek araçları var. Bulundukları mahalleri topolojisine, köylerine kadar tanıyorlar. Krizi yönetebilecek bir çok kurmay subayları var. Uzatmayayım, ilk 6 saat içinde TSK sahada aktif olarak organize olma, arama kurtarma, lojistik destek ve asayişi temin imkanına sahipti. Buna ilk gün neredeyse hiç başvurulmadı. Onbinlerce asker depremden ssatler sora arama kurtarmaya başlayabilecekken olaydan 40 saat sonra bile bu sayı toplam 7035. Aşağıda TSK'nın resmi açıklamalarını bulabilirsiniz.

40 saat sonra:
1676069563317.png


57 saat sonra:
1676070840740.png

Olayın üzerinden 40 saat geçmiş. 10 ilde 1000 kilmotrekareye toplam 7035 personel. Depremde yurtdışından gelen arama kurtarma ekibi mevcudu 6636. 24 helikopter göreve hazır yazıyor. Neden hazır bekliyor, neden o helikopterler koordine edilmedi? Cumhurbaşkanı yardımcısı olaydan 36 saat sonra Hatay'a ulaşamıyoruz, havadan arama kurtarma timi indirmeyi düşünüyoruz dedi. Neden daha ilk saatlerde bu helikopterlerle tim indirilmedi. 40 saat sonra TSK'nın 12 iş makinası yoldaymış. İnşaatçı bir dostum daha ilk gün 4 tane iş makinasını operatörleriyle birlikte yola çıkardı. TSK'nın bu açıklaması sırasında onun makinaları çalışmaya başlamıştı, 3.5 gündür bölgede aktif çalışıyor makinalar. Bu hava koşullarında, enkaz altında 40 saat sonra sizce insanların yüzde kaçı hayatta kalabilir? Özellikle yaşlılar ve çocuklar. Bir sürü insan donarak can verdi.

Olaydan 57 saat geçtikten sonra sayı 16785 ve 114 hava aracı. TSK'nın hem imkanları hem de hızı bunun çok üzerinde. Tek sorum var; TSK emredilseydi 57 saat sonraki imkanları (fazlasını şimdilik boşverin) ilk 5-6 saatte kullanıma geçirebilmiş olabilir miydi, ve geçirseydi kaç kişi daha az kaybederdik?

Şimdi bu birey olarak oradaki askerin, astsubayın, subayın kabahati mi, yoksa bu krizin yönetiminden sorumlu olanların mı? Bunu söyleyince Mehmetçiği mi eleştirmiş ya da Mehmetçiğin kendisine mi saygısızlık etmiş oluyorum Allah aşkına. Hepimizin çoluğu, çocuğu, yakını olabilirdi oradaki ölenler. Fikrinizi çok merak ediyorum: Bu hataları irdeleyip, eleştirip tekrar olmaması için çalışmalı mıyız, yoksa sonraki afete "napalım ama deprem de çok büyüktü yahu" diyerek, ya da yine "kader" diyerek mi hazırlanmalıyız?

2- Öyle bir ülke düşünün ki; insanlar kolluğu, adaleti Müge Anlı'dan, yardımı dolandırıcılıktan sabıkası olan eski bir şarkıcıdan (kesinlikle Haluk Levent'i yermek için söylemiyorum. Sadece çarpıcı bir şeye dikkat çekmeye çalışıyorum.) dileniyolar. Bu şarkıcıya 145 yıllık Kızılay'dan ve devletin görevli kurumu AFAD'dan çok daha fazla güveniyorlar. Devlet yetkilisi konteyner alımı için görüşmelerimiz devam ediyor, denizaşırı ülkelerden getirebilmek için yük gemisi araştırıyoruz derken, Haluk Levent 2000 konteyner yolda diyor. Tüm bunlar size de sürreal gemiyor mu? Böyle bir ülkede devletin itibarından, sisemin sağlıklı olduğunda bahsedebilir miyiz?

Kızılay Başkanı 1.5 milyon çadır lazım, bu bizim ulusal hazırlığımızın çok üzerinde diye açıklama yaptı. Yüzde atmışı fay hattında olan, İstanbul'da deprem bekleyen bir ülkenin afet yönetimininde bu mantıklı mıdır? AFAD'ın belediyelere usülsüz aktardığı, konser vb gibi ilgisiz işler için kulanılan paralar sayıştay raporlarına yokmuş gibi mi davranalım? AFAD başkanı olaydan 13 saat sonra "Ulaşılamayan bir bölgemiz yok" dedi. Doğru mu söyledi sizce?

3- İmar yolsuzluğunun olmadığı bölge, belediye yokken ülkede, "halkımız da böyle işte" demeyi kabul edemiyorum. O zaman Atatürk de "benim milletim cahil, neyine Cumhuriyet, neyine Harf İnkılabı, neyine eğitim reformu" mu deseydi?

Bu konudaki soruma cevap vermemişsiniz. Biraz daha açarak tekrar yazayım: Sizce imar usülsüzlüğü yaygın bir şekilde var mı bu ülkede? Merkezi ve yerel yöneticilerin bunu bildiği ve hatta rüşvet karşılığı iştirak ettiği fikrine katılıyor musunuz? Bu durum depremdeki yıkımın ve olası istanbul depreminde gerçekleşecek yıkımın en başta gelen sebeplerinden midir? Bu konuyu kabullenmeli miyiz, yoksa yüksek sesle dile getirip azalması için çalışmalı mıyız?

Örneğin yıllarca bu cemaat çok tehlikeli, yapmayın etmeyin, beraber hareket etmeyin, devlete sokmayın diye bağrınıp durdu insanlar. O zaman cemaati eleştirmek de böyle hızla tabulaştırılmıştı. Hemen darbeci, vasayetçi vb olmakla suçlanıp ötekileştirildiler, susturuldular. Yöneticilerin bu seslere kulak vermemesini, onlarla işbirliği yaparak genel kurmay başkanını terör suçuyla yargılamasının bedelini çok ağır ödedi bu toplum.

4- Önceki gün kurtarma çalışmaları devam ederken saçma sapan bir bahaneyle Twitter'a erişim engeli getirildi. Düşünsenize insanlar Twitter üzerinden organize olurken, enkaz altındakiler konum bildirirken, duyarlı insanlar tarafından Twitter'daki ihbarları toplayıp arama ekiplerinin kolay planlanması için harita üzerinde işaretleyen programlar yazılıp hizmete açılmışken, Twitter'ı kapatıyorsunuz. Mantığını açıklayabiliyorsanız dinlemeyi gerçekten çok isterim.

Bakın bu adamcağız 6 ay önce yırtınmış, deprem altımızda, plan program yapalım diye, kimse sallamamış. Lütfen 2 dakikanızı ayırıp izleyin ve sonra söyleyin nasıl tepki göstermeyelim:

Bakın ben 45 yaşımdayım. Tüm bu olanlarda, ülkenin içinde bulunduğu olumsuz şartlarda gençlere karşı kendimi suçlu hissediyorum. Gençlere ve çocuklarıma böyle bir ülke bırakmak istemiyorum. Eğer herhangi bir konuda; ama eleştirerek, ama öğreterek, ama fikir üreterek ama katma değer üreterek daha iyi bir Türkiye Cumhuriyeti için yapabileceğim birşey varsa yapmaya çalışıyorum.

Kurumların ve kişilerin eleştirilmesini tabulaştırarak ilerleme kat etmek mümkün değil. Hakaret var mı mesajımda, ya da yalan var mı. Lütfen hoşumuza gimtmeyen şeyleri de duymaya alışalım, eleştiriyi kabullenmeyi öğrenelim ve saygısızlıkla karıştırmayalım. Bilim ve demokrasinin temeli sorgulama ve eleştiriden geçer. Yukarıda bir kısmını madde madde yazdım. Hepsinin kaynağı ve somut olayı var. Haklı olmasam da sorun değil. Buyrun madde madde tartışalım, doğrusunu bulalım. Ben de teşekkür edeyim..

Dolayısıyla, orada görev başında canla başla çalışan polisle, savcıyla, itfaiyeciyle, kurtarma personeliyle filan hiç bir derdim yok benim, olamaz da. Konu bu değil. Emeği geçen herkesin ellerini öpüyorum. Ama bireysel çabalarla, ya da polyanacılıkla olacak işler değil bunlar. Bireysel çabalarla yaratılan fark, sistematik düzelmeyle yaratılabilecek fark yanında o kadar anlamsız ki, sistemik problemleri düzeltmeden bu çabalar karıncanın çaresizce ve umutsuzca İbrahim'in ateşine su taşıması gibi oluyor. Eleştiren insanlar, irade, vicdan ve en önemlisi liyakat sahibi yöneticiler olmadan da sistemin iyileşmesi imkansız.

Sevgiyle, sağlıcakla...
 
Üstadım bende -kendim ve siz- dahil şahıslar üzerinden konuşmuyorum. Yazdıklarımı yanlış anlamışsınız. Aşağıda göreceğiniz gibi sizin bir saygısızlık yaptığınızı düşünmediğimi belirttim. Bu dönemlerde daha dikkatli olmak gerektiğinin altını çizdim. Konunun ucun gittiği sizin sözlerinizin değil bu konunun oralara doğru yöneldiğini ifade etmek istedim. Bir de bu gözle okursanız belki daha doğru anlaşılır.

Ben sizin kasti olarak saygısızlık yaptığınızı düşünmüyorum fakat insanların emeğine saygı göstermeye böyle dönemlerde daha da özen göstermemiz lazım. Bu sözlerin ucu ülkedeki binlerce savcı, polis vb insanların hiçbir iş yapmadığı noktasına doğru gidiyor.

Hassas bir zamandayız, ne doğruların ne de eksiklerin-hataların listesi yazma ile bitmez...

Selamlar.
 
Haklısınız zor ve yorucu bir hafta oldu. Yanlış anlamış olabilirim. Açıklama için teşekkür ederim.
Neyse, bu vesileyle Türkiye üzerine notlara bir sayfa daha eklemiş olduk.

Sevgiler...
 

Çevrimiçi personel

Forum istatistikleri

Konular
6,890
Mesajlar
117,778
Üyeler
2,798
Son üye
BlackEdition

Son kaynaklar

Son profil mesajları

hakan8470 wrote on Dede's profile.
1717172721760.png
Dedecim bu gul mu karanfil mi? Gerci ne farkeder onu da anlamam. Gerci bunun anlamini da bilmem :gulus2:
Lyewor_ wrote on hakan8470's profile.
Takip edilmeye başlanmışım :D ❤️
Merhaba elektronik tutsakları...
Lyewor_ wrote on taydin's profile.
Merhabalar. Elektrik laboratuvarınız varsa bunun hakkında bir konunuz var mı acaba? Sizin laboratuvarınızı merak ettim de :)
Lyewor_ wrote on taydin's profile.
Merhabalar forumda yeniyim! Bir sorum olacaktı lcr meterler hakkında. Hem bobini ölçen hemde bobin direnci ölçen bir lcr meter var mı acaba?
Back
Top