Kullandığınız ilk bilgisayarlar neydi?

Endorfin35+

Kayıtsız Üye
Katılım
1 Mayıs 2020
Mesajlar
4,190
Tahminimce forum müdavimleri yaş ortalaması orta ve üzerinde. Bu nedenle ortaya böyle bir sohbet konusu atıp sizi anılarınızı canlandırmaya yönlendiriyorum.


İlk kullandığım bilgisayar. Sinclair Zx spectrum. İşletim sistemi yoktu doğrudan basic komutları ile çalışıyordu. Çocuktum o zamanlar. Tek yapabildiğim print komutu ile ekrana karakterlerden resimler yapmaktı. :)

1603132169627.png


Kendime ait ilk bilgisayarım ise 166mmx olmuştu.. Bize komşu bir sevdiğim bir abimiz vardı. Bilgisayarın ufaktan evlerde yaygınlaşmaya başladığı yıllar. O nun da evde bilgisayarı var. Ordan burdan sohbet ederken 80 li yıllarda programlayıcı yetiştirme sertifikası olduğunu öğrendim. Paket programların olmadığı dönemde, özel kurslarda programcılık eğitimi veriyormuş. Aaa dedim banada öğret. Öğretti de... QBasic ile fitili tutuşturduk o zaman... Programlama mesleğim olmasada aldığım temel ufkumu genişletti. Yıllar içinde Kendi işimi görebilecek hale geldim...
 
Amstrad CPC 464 :) Bir süre BASIC programlama yaptım ama daha sonra bunun hardware'i ile daha çok ilgilenmeye başladım. Bir hocamızdan bunun komple devre şemalarını ve assembly dilinde yazılmış olan işletim sistemi kaynak kodunu içeren bir referans manual aldım.

Bir de okulda o zamanlar IBM 360 sistemleri vardı. Hiç sevmedim bunları ve ilgilenmedim. Sonraları PC ler ve Sun iş istasyonları geldi bilgisayar laboratuvarına, onlarla devam ettim ve C/C++ öğrenmeye başladım.

1603134770185.png
 
İyimiş bu deck üzerinde... Sinclair in kaset ünitesi yoktu. Normal teyip kulaklık çıkışından bağlantı yapıyordum. Kasetlerde eski idi. Yükleme sırasında hep hata verirdi. Bazen yükleme için 10 defaya kadar tekrar denerdim.
 
Bu benim zaten kaybedeceğimin baştan belli olduğu hayatımın Bilgisayar ile ilgili olan kaybedilmiş bir bölümüdür.
Eğer sabırla okursanız bazılarınız için kendinize veya çocuğunuza ders çıkaracak bilgi içerir.
Bu bölüme kadar;
Doğmuşum: hayat 1, ben 0
Okula terk edilmişim: hayat 2 ben 0
(Burada okula terk edilmekten kastım yatılı filan değil. Yani elime defter kitap verip göndermişler. Sonrası yok. Çalışkan mıyım, tembelmiyim, ödevim var mı? filan hak getire. Hani şehirde değilde köyde yaşasam okula bile göndermeyip tarlaya götürecekler o derece.)
Keşfedilmemişim (Şu an anlattığım bölüm): hayat 3 ben hala 0.

Yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılı idi. Lisedeyim. 16 dersin 13 tanesi zayıf. Bizimkilerin okulda ne yaptığımla ilgili en ufak fikirleri yok. Çocuk okuyor mu? "Evet okuyor" durumundalar.

Bizim evin yanındaki 5 katlı bina da bilgisayar ile ilgili bir işletme var. (Çok sonradan öğrendim oranın bilgisayar ile ilgili bir işletme olduğunu) Bir gün okuldan eve gelirken çöp konteynerinin yanında şimdiki client bilgisayarların 3-4 katı büyüklüğünde, üzerinde 5 inç disket sürücü olan bir alet, yanında da bir klavye. Aldım bunları eve getirdim. Dedilerki "bu bir bilgisayar". Tabi bende bir merak uyandı. Söküyorum, topluyorum, elektrik veriyorum çalışmıyor filan. Deli Emin gibi küçücük kutuyla saatlerce, günlerce uğraşıyorum.
Klavyeyi alıyorum dizlerimin üstüne çalışıyormuşcasına saatlerce yazı yazıyorum.

Burada bir parantez açayım.
Benim oğlum olsada ben oğlumdaki bu hevesi görsem kesinlikle "bu çocuğun bu hayattaki mesleği bilgisayar üzerine olmalı" der o yönde ilerlemesi için çabalardım.

Neyse anlatmaya devam edeyim.
Benim zaten pek te iyi durumda olmayan okul hayatım bu bilgisayara merak sarmam ile tamamen koptu. Okula gidiyorum 6-7 saat boyunca aklım hep evde. Ders filan umurumda değil. Hoca anlatıyor ama bırak dinlemeyi sanki sağır olmuşum duymuyorum bile.
Bir süre sonra elimdeki bozuk pc ile klavye beni kesmemeye başladı. Çünkü bir yandan da araştırıyorum. Bilgisayar nedir? Ne işe yarar? Sağdan soldan anlatılanlar ile iyice çileden çıkıyorum. Başlıyorum eve bilgisayar almak için babama yalvarmaya. Ama adamın dünya umurunda değil beni mi düşünecek. Adamın mesaisi bittikten sonra işten çıkıp eve uğramadan kahveye gidiyor, gece oniki ye doğru kahve kapanınca geliyordu eve. İçkisi kumarı yoktu ama Aile kavramı da yoktu adamın. Velhasıl kelam aldıramadık bilgisayarı.
Burayada bir parantez koyayım ( Şimdilerde haftada bir "oğlum bilgisayar bozuldu. Uzaktan bağlan da bir hallet" diye beni arar durur.)

Lise 1 ilk dönemi 13 zayıfla kapattık. Karne eve gidince bu okumaz işe verelim dediler. İkinci dönem okula devam etmedim. Babamın benim hakkımdaki tasarrufunu kestiremediğimden çıktım bilgisayarcıları dolanmaya. Ne yaptım ettim çırak olarak bir bilgisayarcıya girdim. Ustam eski ustalardan. Hem öğretiyor hem canımı çıkarıyor. Dükkanda bilgisayar ile ilgili yapacak iş varsa bir yandan yapıyor, bir yandan da bana anlatıyor. "Bak oğlum bu böyle olur, bu kablo buraya bağlanır vs." Amaa iş yoksa oradaki 12 saatin 10 saati temizlik ile geçiyor. Elimden hiç süpürge, bez eksik değil. Abartısız her gün dükkan camı yıkıyorum. Haftalık kaç para aldığımı hatırlamıyorum. Zaten benim evlenene kadar parayla hiç işim olmadı. Bütün aldığımı kuruşu kuruşuna babamın avucuna sayıyorum.
Babam ne kadar fırlama, adi, düzenbaz ise, annem de bir o kadar tersine, sakin, mülayim, sesi soluğu çıkmayan, tam bir kafasına vur ekmeğini al modeli. Ben anneme çekmişim. Sonuç olarak ikiside bana göre kara cahil. Hatta bende cahilim. O aileden bilim adamı çıkmayacağını buradaki yazıya kadar zaten hepimiz anlamışızdır.
Dağıtmayayım konuyu.
Bu çalıştığım iş yerinde de kaşınmaya başladım. Çünkü koca gün boyunca belki 1 saat bilgisayar ile ilgileniyorum gerisi temizlik. Bazen öyle oluyor ki gün boyu temizlik yapıyorum. Tabi evde de bilgisayar yok. Bildiğin eroin bağımlısı gibiyim. Bilgisayar diye krize giriyorum. O zamanlar Pentium III ler yeni çıkmış. Pentium II ler şimdiki i3 durumunda filan. Ben daha fazla dayanamayıp iş yerimden peyder pey anakart, ram, işlemci, derken parçaları aşırıp uzay kasa pc yi topladım. (Sanırım birazda babamdan lüzumsuz gen almışım) Ama mütevazıyım. En eski parçalar hangileriyse onları aşırdım. Hatta hdd çalışmadı da geri götürüp başka aşırdım. :D
Tabi çalışırken öğrendim bilgisayar toplamayı. Windows 3.1 kurmayı filan. Yanlış hatırlamıyorsam 95 yeni çıkmıştı ve onun sığacağı dikisk yoktu bende.
Uzay kasa MMX286 bilgisayarı topladım. Bastım düğmeye. Buzzer da ses yok. Çalışıyor sistem. O zamanlar tabi buzzerların da türlü türlü huyu yok. Ötüyorsa bozuk, ötmüyorsa sistem çalışıyor. Herşey bu kadar net. Şimdi bende heyecan dorukta. Evde bilgisayar var ve bütün veriler çalıştığını gösteriyor. Ama bu kısımı ne zaman hatırlasam içim acır. Sistem çalışıyor ama monitör yok. Koca tüplü monitörü nereye aşırıyon? Dön allah dön monitör yok. Yalvarıyorum alan yok. Amcam nereden bulmuşsa evinde bir monitör var. Böyle müzik seti kabinleri olurya önü camlı vitrin gibi. Onun içine koymuş, kasa yok birşey yok. O monitörü önemli birşey sanıyor. Yalvarıyorum yakarıyorum bana güvenmediğinden vermiyor. Demiştim ya anneme çekmişim diye. Sessiz sakin adamım. Kafama vur ekmeğimi al. Bizim sülale içinde benden bahsediyorlar bundan bir b*k olmaz diye.
Amcamda doğal olarak güvenmiyor bana.
Sonuç olarak bir kaç ay boyunca hergün o bilgisayarı çalıştırıp saatlerce başında vakit geçirdim. Hemde hiç görüntü alamama ma rağmen. O bilgisayara monitör bağlamak nasip olmadı. Sonraları ne oldu hatırlamıyorum.

Ve sonra ben bir daha hiç televizyon izlemedim. O gün bu gündür odam da hep bilgisayarım oldu ve ben 36 yaşındayım şuan hala eve girer bilgisayar başına otururum. Eğer ben evdeysem başında oturmasam dahi bilgisayarım hep açıktır. Sanırım zamanında çok aşırı isteyip sahip olamamanın psikolojisi ile takıntı haline geldi. Eşimle 2009 da evlendik. 2 yıl sonra onunla televizyon izlemeyip bilgisayar başında oturduğum için boşanma aşamasına kadar geldik. Eşim beni psikoloğa davet etti gittim. Konuştum. Sonra doktor dediki "Ben seni anladım. Üç tane seçeneğin var. Ya boşanacaksın, ya onun istediği biri olacaksın, yada onun vazgeçemeyeceği bir huyunu bulup vaz geçmesini isteyeceksin." Üçüncü seçenek bana çok mantıklı geldi. Uyguladım. Şimdi 10 yılı geride bıraktık. Ne o bana karışır, ne de ben ona.
Meğer mutluluğun formülü karşılıklı anlayış, saygı ve sevgi imiş.

Artık büyüdüm. Neden adam olamadığımı anladım. Ama iş işten geçti artık. O zamanlar eğitim iyi, aile kötüydü. Okumadık, desteklenmedik. Saf, Cahil olduğumuzdan kendi kendimizi de geliştiremedik.
İlk defa 2010 yılında lise diploması olmadığından iş bulamayınca dank etti kafa. Gidip açıktan Meslek Lisesi Bilişim Teknolojileri bölümüne kayıt oldum. Meslek lisesi olduğundan haftada iki gün akşamları örgün eğitime 4 yıl boyunca gidip sınıf birincisi olarak bitirdim liseyi. Böylece 30 yaşımda liseyi bitirmiş oldum.

İlk bilgisayarım MMX286 idi.
İkinci bilgisayarım MMX486 idi. (Monitörlü :) )
Bu bilgisayarımda da hiç hard diskim olmadı. Hep 1.44 disketten oyun oynuyordum. Bazen de MS-Dos komutlarını kurcalıyordum. O zamanlar çok ileri derece Ms-Dos bilgim vardı. Sonraları windows meşhur oldukça unuttum gitti.
Tahminen 6 veya 7.bilgisayarım Pentium 4 tü.
Artık hard diskim de vardı ve Windows xp yüklemiştim. İlk defa Age Of Empires II yükleyip yıllarca oynadım.
Sonraları babam da o oyunun müptelası oldu. Yaşlandı. Emekli oldu. Kahveye gitmeyi bıraktı. Bu gün 60 yaşında bilgisayarın da win7 yüklü. Tek yaptığı Age of oynamak, iskambil kağıdından fal açmak ve birde bazı yasaklı sitelere girmek. Adama deepfreze bile işlemiyor yav. Ne yapıp edip sokuyor makineye virüsü. Sonrada uzaktan bağlan yap sürekli. :katil2:

Ve sonrasında dediğim gibi yeri geldi yemedim, içmedim bilgisayarımı yeniledim. Hatta bir kaç sene önce sırf bilgisayarıma 1-2 parça almak için işe gidip geldiğim motorumu satmıştım. Ne yaparsın "can çıkar, huy çıkmaz" işte.
O değilde bu kadar sevipte meslek edinemedim şu işi ona yanıyorum. Artık kader mi demeli, kısmet mi demeli, zamanında doğru yönlendirilmeme mi demeli. Artık adı her neyse.
Zamanında ya bir kapı açılmadı, yada ben açılan kapıyı fark etmedim. Şimdilerde zaten kapı açılması pek mümkün değil. İnsan oğlu bencilliğin son noktasında. 6 yıldır aynı yerde asgari ücret ile çalışıyorum. Yarın işe yeni biri başlasa benle aynı ücretle başlıyor. Bizim 6 yıllık kıdem filan hikaye yani.

Bu arada son bilgisayarımı tam kredi çekip toplayacakken covid19 sayesinde aylık 2000tl ödediğim ev kredisini 3 ay erteleyerek 6000tl biriktirip topladım.

İ5 9600k
512 nvi ssd
16gb ddr4 ram
GeForge 1050ti ekran kartı
 
COMMODORE 64.
O yıllarda sadece oyun amçalı anılsa da esasen ciddi bir bilgisayar idi.
C64 ile çok iyi programlar yazmış, assembler dilin makina dilini i ve PET BASIC dilini öğrenmiş, aynı zamanda virüs böcüğü yazmıştım.
Bu virüs böcüğü günümüzdekiler gibi olmayıp sadece kaset ünitesinde etkili idi.
BAD LOAD ile adlandırılmış bu böcük sadece kasetlerin kaydını zamanla siliyor bir süre sonra kullanılmaz hale getiriyordu.
Aynı zamanda bu PC de meşhur oyunlardan olan BOULDER DASH oyununu SYS64738 komutu ile böcüklemiştim.
Sonsuz hak almak, bazı engellerden geçebilmek ve oyunu bitirilmesi amacımdı :D
C64 te SPrite tekniği kullanıldığı için sadece adreslemeyi bilek ve bazı komutları anlamak yeterli idi.
Bilmem mi?
C-64 te Sprite ları ekranın değişik yerlerinde joystick ile gezdirmeyi bile öğrenmiştim.
Disket sürücüm ve dot-matrix printer imde vardı.Arkasına takılan kartuşla yüklenen Simon's basic çok kullanışlı idi.
Bu derleyicide yapmış olduğum programlar.
++Stock market (borsa temel analiz)
++technical analysis(borsa teknik analiz) yaklaşık 30 hisse senedinin haftalık bilgilerini veritabanına işler ve RSI macd dahil grafikleri printerdan alırdım.
++Virtual math(ilkokul için sonsuz matematik soru bankası) sağ olsun oğlumu bir matematik dahisi yapmıştı.Oğlum daha sonra 10 yaşında PC de geliştirdiği matematikçi v.1 sesli programı ile, trt2 TRT internetTV den ödül almıştı. Program portable olarak halen eğitimhane.com sitesinde arşivlidir.

Daha sonra Her ikimizde, sanal işlerin boş işler olduğunu düşünerek bıraktık.
 
Son düzenleme:
Ben o kadar yaşlı değilim sanırım. Babamın biraz fazla hobisi vardı. Daldan dala atlıyordu. Elektronik temel hobisiydi. Bunun yanında ebru yapmaktan, hat yapmaya, fotoğraf tab etmekten, kağıt ağırlamaya kadar bir çok hobisi vardı. Tabi tüm bunlarla ilgilenirken lise mezunu işçiydi. Lise mezunlarına o vakitler üniversite mezunu gibi bakıyorlarmış. Sanırım o nesil hep lise mezunu o yüzden kalmış. Halbuki Mehmet Akif bile baytar ama üniversiteli baytar'dı onca savaş ve ülkenin yıkılıp tekrar kurtulması şartlarında.. Sanırım darbelerin ülkemize attığı en büyük kazık, lise mezunlarının toplum tarafından üniversiteli seviyesinde okumuş gibi algılamaları sağlamış olmasıdır.

Neyse işte yani babam aslında elektronik eğitimi almamasına rağmen zamanın şartlarına göre hobi olarak iyi götürüyordu. Evde o zamanın geçim sıkıntısı şartlarında hep elektor dergilerinin eski sayıları olsa olurdu. Karaköy'e eleman almaya gider, anten için rf uzaktan kumandalı motorlar filan yapardık. PCB yapardık vs. Tabi ürettiğimiz bir şey yok eğitim almayınca. Bir de bu hobilere para harcanmamasını isteyen bir anne oluyor illaki... Çünkü bir şey üretmiyoruz. Bir sonucu yok. Boşa para.

Neyse ben de haliyle babamdan etkilenerek elektronikle ilgileniyordum. O zamanın şartlarında kaynak sadece kitaplar. Bilgisayarlar, commadore'lar çıkmış, durumu iyi olanlar almış biraz kurcalayıp ilgisi yoksa dolaba atmış, bizim gibi garibanlar ise o dönemi pas geçmişti. Yani bu commadore'larda masa üstü PC'ye geçişteki Türkiye'de bulunan fetret devriydi. Halkın(ilgililer hariç) commadore'a ilgisi yoktu. Bilgisayarda henüz evlere girmemişti.

İşte o dönemde elime bir assembly kitabı geçtmişti. Anlamsızca o kitabı okumaya çalışıyordum. Anladığımdan değil ama okuyordum işte defalarca. Bu sırada biz kendimizi elektroniğe verdik yine. Bilgisayar kavramı ortada yok. Sonunda amcam biricik oğluna koç'un Türkiye'ye ilk defa getirdiği TATUNG marka bilgisayardan almıştı evine. Artık 286 mıydı neydi hatırlamıyorum. Onu tabi genelde ben kullandım. Tabi kendi bilgisayarınız gibi elletmiyorlar. Driver yükle, Oyun aç, müzik aç filan. İnternet yok tabi.

O Tatung bilgisayar uzun süre bizi idare etti. Bilgisayar ile neler yapılabildiğini o zamanlarda keşfedememiştik. Oyun oynanan cihaz olarak bakıyorduk. Aradan yıllar geçti. Ancak Lise 1'de düzgün bir bilgisayar alabildik. (ve tabi hemen PCB programlarını kullanma işine girdik). Bugün göre bakarsak yine nispeten pahalıydı yine bilgisayar.(Üstelik babam bakkal esnafıydı artık) Monitör alamamıştık ilk aldığımda. Amcamın o TATUNG bilgisayarındaki monitörü ödünç alıp artık onun bilgisayara ATUNG bunu demeye başlamıştık. ADSL filan yok. Uzun süre 146'lardan filan kazık yedik. Türkiye böyle bir ülkeydi. Neyseki 2000 ler sonra ADSL'in evlere gelmesiyle birlikte artık gözümüz açılmıştı.

Bugün bakınca gerçekten ama gerçekten çok geç Lise 1. Bizim bilgisayar ile tanıştığımız tarihlerde dışarıdaki ülkelerde çocuklar çoktan programlama öğrenmeye başlamıştı. İş işten geçmişti. Ama Türkiye'nin özeti budur.

Şimdiki çocuklar bizden daha şanslı. Şimdiki sorun tüketim kültürünün çok fazla olması. Bilgisayarla bir şeyler üretebileceklerini büyük bir çoğunluğun bilmemesi..

Bu arada babamın babası yani dedem bir süre İsviçre'de profilo'da çalışmış. İyi kazanıyormuş, gönderiyormuş fakat ömrü uzun olmamış. 4 kardeş yetim kalmışlar. O yaşasaydı sanırım oradan gelecek teknolojik ürünler ile babamın durumu daha farklı olur haliyle benim de durumum daha farklı olurmuş.

Mahallenin ilk televizyonun isviçre'den buraya bavulda getirdiği gibi sanırım bilgisayarıda getirirdi. Ama biz göremedik işte.
İki farklı baba, iki farklı oğul :)
 

Forum istatistikleri

Konular
5,775
Mesajlar
98,815
Üyeler
2,460
Son üye
ByMalicious

Son kaynaklar

Son profil mesajları

cemalettin keçeci wrote on HaydarBaris's profile.
barış kardeşim bende bu sene akıllı denizaltı projesine girdim ve sensörleri arastırıyorum tam olarak hangi sensör ve markaları kullandınız yardımcı olabilir misin?
m.white wrote on Altair's profile.
İyi akşamlar.Arabanız ne marka ve sorunu nedir.Ben araba tamircisi değilim ama tamirden anlarım.
* En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eğitim işleridir. Millî eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzımdır. Bir milletin hakikî kurtuluşu ancak bu suretle olur. (1922)
Kesici/Spindle hızı hesaplamak için SpreadSheet UDF'leri kullanın, hesap makinesi çok eski kalan bir yöntem :)
Dr. Bülent Başaran,
Elektrik ve Elektronik Mühendisi
Yonga Tasarım Özdevinimcisi
Üç güzel "çocuk" babası
Ortahisar/Ürgüp/Konya/Ankara/Pittsburgh/San Francisco/Atlanta/Alaçatı/Taşucu...

Back
Top