Bu benim zaten kaybedeceğimin baştan belli olduğu hayatımın Bilgisayar ile ilgili olan kaybedilmiş bir bölümüdür.
Eğer sabırla okursanız bazılarınız için kendinize veya çocuğunuza ders çıkaracak bilgi içerir.
Bu bölüme kadar;
Doğmuşum: hayat 1, ben 0
Okula terk edilmişim: hayat 2 ben 0
(Burada okula terk edilmekten kastım yatılı filan değil. Yani elime defter kitap verip göndermişler. Sonrası yok. Çalışkan mıyım, tembelmiyim, ödevim var mı? filan hak getire. Hani şehirde değilde köyde yaşasam okula bile göndermeyip tarlaya götürecekler o derece.)
Keşfedilmemişim (Şu an anlattığım bölüm): hayat 3 ben hala 0.
Yanlış hatırlamıyorsam 1999 yılı idi. Lisedeyim. 16 dersin 13 tanesi zayıf. Bizimkilerin okulda ne yaptığımla ilgili en ufak fikirleri yok. Çocuk okuyor mu? "Evet okuyor" durumundalar.
Bizim evin yanındaki 5 katlı bina da bilgisayar ile ilgili bir işletme var. (Çok sonradan öğrendim oranın bilgisayar ile ilgili bir işletme olduğunu) Bir gün okuldan eve gelirken çöp konteynerinin yanında şimdiki client bilgisayarların 3-4 katı büyüklüğünde, üzerinde 5 inç disket sürücü olan bir alet, yanında da bir klavye. Aldım bunları eve getirdim. Dedilerki "bu bir bilgisayar". Tabi bende bir merak uyandı. Söküyorum, topluyorum, elektrik veriyorum çalışmıyor filan. Deli Emin gibi küçücük kutuyla saatlerce, günlerce uğraşıyorum.
Klavyeyi alıyorum dizlerimin üstüne çalışıyormuşcasına saatlerce yazı yazıyorum.
Burada bir parantez açayım.
Benim oğlum olsada ben oğlumdaki bu hevesi görsem kesinlikle "bu çocuğun bu hayattaki mesleği bilgisayar üzerine olmalı" der o yönde ilerlemesi için çabalardım.
Neyse anlatmaya devam edeyim.
Benim zaten pek te iyi durumda olmayan okul hayatım bu bilgisayara merak sarmam ile tamamen koptu. Okula gidiyorum 6-7 saat boyunca aklım hep evde. Ders filan umurumda değil. Hoca anlatıyor ama bırak dinlemeyi sanki sağır olmuşum duymuyorum bile.
Bir süre sonra elimdeki bozuk pc ile klavye beni kesmemeye başladı. Çünkü bir yandan da araştırıyorum. Bilgisayar nedir? Ne işe yarar? Sağdan soldan anlatılanlar ile iyice çileden çıkıyorum. Başlıyorum eve bilgisayar almak için babama yalvarmaya. Ama adamın dünya umurunda değil beni mi düşünecek. Adamın mesaisi bittikten sonra işten çıkıp eve uğramadan kahveye gidiyor, gece oniki ye doğru kahve kapanınca geliyordu eve. İçkisi kumarı yoktu ama Aile kavramı da yoktu adamın. Velhasıl kelam aldıramadık bilgisayarı.
Burayada bir parantez koyayım ( Şimdilerde haftada bir "oğlum bilgisayar bozuldu. Uzaktan bağlan da bir hallet" diye beni arar durur.)
Lise 1 ilk dönemi 13 zayıfla kapattık. Karne eve gidince bu okumaz işe verelim dediler. İkinci dönem okula devam etmedim. Babamın benim hakkımdaki tasarrufunu kestiremediğimden çıktım bilgisayarcıları dolanmaya. Ne yaptım ettim çırak olarak bir bilgisayarcıya girdim. Ustam eski ustalardan. Hem öğretiyor hem canımı çıkarıyor. Dükkanda bilgisayar ile ilgili yapacak iş varsa bir yandan yapıyor, bir yandan da bana anlatıyor. "Bak oğlum bu böyle olur, bu kablo buraya bağlanır vs." Amaa iş yoksa oradaki 12 saatin 10 saati temizlik ile geçiyor. Elimden hiç süpürge, bez eksik değil. Abartısız her gün dükkan camı yıkıyorum. Haftalık kaç para aldığımı hatırlamıyorum. Zaten benim evlenene kadar parayla hiç işim olmadı. Bütün aldığımı kuruşu kuruşuna babamın avucuna sayıyorum.
Babam ne kadar fırlama, adi, düzenbaz ise, annem de bir o kadar tersine, sakin, mülayim, sesi soluğu çıkmayan, tam bir kafasına vur ekmeğini al modeli. Ben anneme çekmişim. Sonuç olarak ikiside bana göre kara cahil. Hatta bende cahilim. O aileden bilim adamı çıkmayacağını buradaki yazıya kadar zaten hepimiz anlamışızdır.
Dağıtmayayım konuyu.
Bu çalıştığım iş yerinde de kaşınmaya başladım. Çünkü koca gün boyunca belki 1 saat bilgisayar ile ilgileniyorum gerisi temizlik. Bazen öyle oluyor ki gün boyu temizlik yapıyorum. Tabi evde de bilgisayar yok. Bildiğin eroin bağımlısı gibiyim. Bilgisayar diye krize giriyorum. O zamanlar Pentium III ler yeni çıkmış. Pentium II ler şimdiki i3 durumunda filan. Ben daha fazla dayanamayıp iş yerimden peyder pey anakart, ram, işlemci, derken parçaları aşırıp uzay kasa pc yi topladım. (Sanırım birazda babamdan lüzumsuz gen almışım) Ama mütevazıyım. En eski parçalar hangileriyse onları aşırdım. Hatta hdd çalışmadı da geri götürüp başka aşırdım.
Tabi çalışırken öğrendim bilgisayar toplamayı. Windows 3.1 kurmayı filan. Yanlış hatırlamıyorsam 95 yeni çıkmıştı ve onun sığacağı dikisk yoktu bende.
Uzay kasa MMX286 bilgisayarı topladım. Bastım düğmeye. Buzzer da ses yok. Çalışıyor sistem. O zamanlar tabi buzzerların da türlü türlü huyu yok. Ötüyorsa bozuk, ötmüyorsa sistem çalışıyor. Herşey bu kadar net. Şimdi bende heyecan dorukta. Evde bilgisayar var ve bütün veriler çalıştığını gösteriyor. Ama bu kısımı ne zaman hatırlasam içim acır. Sistem çalışıyor ama monitör yok. Koca tüplü monitörü nereye aşırıyon? Dön allah dön monitör yok. Yalvarıyorum alan yok. Amcam nereden bulmuşsa evinde bir monitör var. Böyle müzik seti kabinleri olurya önü camlı vitrin gibi. Onun içine koymuş, kasa yok birşey yok. O monitörü önemli birşey sanıyor. Yalvarıyorum yakarıyorum bana güvenmediğinden vermiyor. Demiştim ya anneme çekmişim diye. Sessiz sakin adamım. Kafama vur ekmeğimi al. Bizim sülale içinde benden bahsediyorlar bundan bir b*k olmaz diye.
Amcamda doğal olarak güvenmiyor bana.
Sonuç olarak bir kaç ay boyunca hergün o bilgisayarı çalıştırıp saatlerce başında vakit geçirdim. Hemde hiç görüntü alamama ma rağmen. O bilgisayara monitör bağlamak nasip olmadı. Sonraları ne oldu hatırlamıyorum.
Ve sonra ben bir daha hiç televizyon izlemedim. O gün bu gündür odam da hep bilgisayarım oldu ve ben 36 yaşındayım şuan hala eve girer bilgisayar başına otururum. Eğer ben evdeysem başında oturmasam dahi bilgisayarım hep açıktır. Sanırım zamanında çok aşırı isteyip sahip olamamanın psikolojisi ile takıntı haline geldi. Eşimle 2009 da evlendik. 2 yıl sonra onunla televizyon izlemeyip bilgisayar başında oturduğum için boşanma aşamasına kadar geldik. Eşim beni psikoloğa davet etti gittim. Konuştum. Sonra doktor dediki "Ben seni anladım. Üç tane seçeneğin var. Ya boşanacaksın, ya onun istediği biri olacaksın, yada onun vazgeçemeyeceği bir huyunu bulup vaz geçmesini isteyeceksin." Üçüncü seçenek bana çok mantıklı geldi. Uyguladım. Şimdi 10 yılı geride bıraktık. Ne o bana karışır, ne de ben ona.
Meğer mutluluğun formülü karşılıklı anlayış, saygı ve sevgi imiş.
Artık büyüdüm. Neden adam olamadığımı anladım. Ama iş işten geçti artık. O zamanlar eğitim iyi, aile kötüydü. Okumadık, desteklenmedik. Saf, Cahil olduğumuzdan kendi kendimizi de geliştiremedik.
İlk defa 2010 yılında lise diploması olmadığından iş bulamayınca dank etti kafa. Gidip açıktan Meslek Lisesi Bilişim Teknolojileri bölümüne kayıt oldum. Meslek lisesi olduğundan haftada iki gün akşamları örgün eğitime 4 yıl boyunca gidip sınıf birincisi olarak bitirdim liseyi. Böylece 30 yaşımda liseyi bitirmiş oldum.
İlk bilgisayarım MMX286 idi.
İkinci bilgisayarım MMX486 idi. (Monitörlü
)
Bu bilgisayarımda da hiç hard diskim olmadı. Hep 1.44 disketten oyun oynuyordum. Bazen de MS-Dos komutlarını kurcalıyordum. O zamanlar çok ileri derece Ms-Dos bilgim vardı. Sonraları windows meşhur oldukça unuttum gitti.
Tahminen 6 veya 7.bilgisayarım Pentium 4 tü.
Artık hard diskim de vardı ve Windows xp yüklemiştim. İlk defa Age Of Empires II yükleyip yıllarca oynadım.
Sonraları babam da o oyunun müptelası oldu. Yaşlandı. Emekli oldu. Kahveye gitmeyi bıraktı. Bu gün 60 yaşında bilgisayarın da win7 yüklü. Tek yaptığı Age of oynamak, iskambil kağıdından fal açmak ve birde bazı yasaklı sitelere girmek. Adama deepfreze bile işlemiyor yav. Ne yapıp edip sokuyor makineye virüsü. Sonrada uzaktan bağlan yap sürekli.
Ve sonrasında dediğim gibi yeri geldi yemedim, içmedim bilgisayarımı yeniledim. Hatta bir kaç sene önce sırf bilgisayarıma 1-2 parça almak için işe gidip geldiğim motorumu satmıştım. Ne yaparsın "can çıkar, huy çıkmaz" işte.
O değilde bu kadar sevipte meslek edinemedim şu işi ona yanıyorum. Artık kader mi demeli, kısmet mi demeli, zamanında doğru yönlendirilmeme mi demeli. Artık adı her neyse.
Zamanında ya bir kapı açılmadı, yada ben açılan kapıyı fark etmedim. Şimdilerde zaten kapı açılması pek mümkün değil. İnsan oğlu bencilliğin son noktasında. 6 yıldır aynı yerde asgari ücret ile çalışıyorum. Yarın işe yeni biri başlasa benle aynı ücretle başlıyor. Bizim 6 yıllık kıdem filan hikaye yani.
Bu arada son bilgisayarımı tam kredi çekip toplayacakken covid19 sayesinde aylık 2000tl ödediğim ev kredisini 3 ay erteleyerek 6000tl biriktirip topladım.
İ5 9600k
512 nvi ssd
16gb ddr4 ram
GeForge 1050ti ekran kartı