Czorgormez Hocam bende aklımdan geçen bazı düşüncelerimi bu konu altında dile getirmek istedim.
Öncelikle cahilliğimden ötürü özür dilemek istiyorum.
Burada paylaştığım düşüncelerim , okuyup , okuduklarımdan farklı manalar çıkardığım aklımın yansımalarıdır. Bu düşünceler, doğruluk ölçüsünü, aklımda belirleyemediğim türden kişisel düşünce deneyleridir.
İçinde bulunduğumuz evreni anlama konusunda çabalarım sırasında evreni kapalı bir sistem olarak düşünmek benim için en mantıklı yol oldu.
Evreni bir akvaryuma benzetme ihtiyacı duydum. Bu akvaryum içinde tüm varlıkların içinde yüzdüğü su gibi bir alan olduğunu hayal ettim. Akvaryumun içindeki suya enerji ismini verdim. Tüm varlıkların bu enerjinin içinde bulunduğunu , ve bu enerji alanı ile etkileşime girerek durumlarını değiştirdiğini hayal ettim.
Hayal ettiğim enerji azalıp çoğalmıyor. Varlıklar , bu enerjiyi farklı şekillerde dönüştürerek durumlarını değiştiriyorlar. Şimdi bu konuyu detaylandırmak istiyorum.
Varlıklar , bu enerji alanı ile aynı şeyler değiller. Madde ve enerji birbirinden farklı şeyler. Her madde bu enerjinin farklı türünü dönüştürüp , bu dönüştürülmüş formu tekrar geriye iade ediyor.
Elektronikte potansiyel fark diye bir kavram var. Maddelerin farklı özellikleri bu potansiyel dediğimiz farkı oluşturuyor. Örneğin Hidrojen ile Bakır birbirinden farklı maddeler. Bunların potansiyel farkları birbirinden ayrı olduğu için enerjiyi farklı şekillerde dönüştürüp sisteme iade ediyorlar.
Diyelimki A maddesi sistemden enerjiyi aldı ve sisteme B olarak geri iade etti. C maddesi aynı enerjiyi alıp sisteme D olarak iade etti. Bu durumda A ve C maddelerini bir araya getirdiğimizde sisteme B+D olarak geri iade etmesi gerekir.
Elektronikte iki tane farklı türde sinüs sinyalini topladığımızda karşımıza çıkan dalga formu bambaşka bir formdur. İki tane aynı formdaki sinüs sinyalini topladığımızda ise sinyalin sadece Genliğinde değişim meydana geldiğini de gözlemleyebiliriz. Buradaki benzetme dolaylı yoldan benzetme örneğidir.
Eğer bir maddeyi dışardan fazladan enerji almaya zorlarsak maddenin davranış durumu değişiyor.. Örneğin suyu ısıttığımızda kaynama noktasında davranışı değişiyor. Diğer bir taraftan demiri ısıttığımızda demir kırmızılaşmaya başlıyor.
Madde kendi halinde iken kararlı bir şekilde bu alan ile yapması gereken işleri düzgün bir şekilde sürdürmeye devam ediyor. Maddenin enerji dönüştürme durumu tamamen kendi özelliğinden gelen bir durumdur. Bu özellikleri bozacak bir durum maddenin davranışında değişikliklere sebebiyet veriyor.
Kendi hayalimde elektronları bu enerjiyi taşıyan sisteme iade eden olarak hayal ediyorum.
Böyle sistemin yapısında maddenin içinde enerjiyi alacak bir birim , bunu işleyecek ve dönüştürecek başka bir birim ve bu enerjiyi dışarı aktaracak başka bir birimin olması gerekiyor.
Benim benzetmem de Protonlar enerjiyi içeri alanlar çekirdek dönüştüren elektronlarda taşıyanlar.
Elektronlar enerjiyi farklı formalarda taşıyıp sisteme iletirken bu ışık , ısı , manyetik alan gibi deneyimleyebildiğimiz durumlarda kendini gösterebiliyor.
Enerjiyi yönlendirmenin mümkün olduğu kanıtlanmış bir durumdur. RF antenler bunlara en büyük ispattır. Polarizasyon dediğimiz şeyde aslında enerjiyi farklı bir yöne doğru yönlendirmeye karşılık geliyor. Bu yönde enerjiyi alabilenler o enerjiyi deneyimlerler.
Bu olgudan şöyle bir çıkarım yapıyorum. Elektronlar 360 derece dönen ışık saçan ambulans lambalarına benzetiyorum. Bu dönüş tek bir eksende dönen noktayı temsil ediyor. Eğer bu dönme işlemine bir veya daha fazla eksen ekleyecek olursak enerjinin etrafa nasıl yayılacağını hayal edebiliriz.
Potansiyel farka geri dönelim. Fizikte şöyle bir kabul var. Bir maddeyi yerden yukarı kaldırdığımızda bu maddenin potansiyelini değiştirir. Bu değişiklik eğer maddeyi serbest bırakırsak kinetik enerji olarak sisteme geri verilir diyoruz. Yani madde aşağı düşer.
Bu kavram içinde maddenin havada durmasının sebebi yer ile arasındaki potansiyel enerjisinin değişmesinden kaynaklıdır diye bir düşünce geliştiriyorum..
Dünya uzayda nasıl havada duruyor. Dünya Güneş gibi büyük yıldızların oluşturduğu enerji alanı içindeyken mevcut potansiyelinde değişiklik olmasından dolayı uzaydaki konumu, belirli bir potansiyel durumuna göre konumlanıp sabit kalıyor.
Bu durumda Dünya , potansiyelini belirli bir duruma göre ayarlayabilecek özelliklere de sahip olmalıdır. Denildiğine göre dünya güneşten enerji alıp uzaya geri yansıtıyor. Son araştırmalarda aldığı enerjinin tamamını geri yansıttığını iddia ediyorlar.
Dünya üzerinde bulunan maddeler Dünya ile birlikte aynı potansiyeli oluşturarak uzayda Dünya ile birlikte konumlanıyorlar. Eğer dünya ile aradaki potansiyeli değiştirecek bir şey yapılabilirse uzayda (Enerji alanı içinde ) konumu değiştirme şansın olur diye düşünüyorum. Bunu da konum değiştirme , hareket olarak isimlendiriyorum.
Bu olguda aslında bize yerçekiminin nasıl çalıştığını da açıklamış oluyor.
Kanımca bu durum mıknatıslanma ve manyetik alana da açıklamalar getirebilir.
Elektronik devrelerde + potansiyelden eksi potansiyele doğru bir akım akıtıldığında ve önüne birden fazla direnç konduğunda dirençlerin uçlarında farklı gerilimler okuruz. Buna da direnç uçlarında düşen gerilim diye isimlendiriyoruz. Potansiyel kavramı bize enerjinin regule edilebildiğini gösteriyor da diyebiliriz. . Temelde kontrol edebiliyoruz da diyebiliriz.
Bir birine yakın iki tele yüksek akım verdiğimizde teldeki manyetik alanının nasıl davrandığını bu örnek videoda görebiliriz.
Aslında içinde bulunduğumuz evrenin Ground Plane dediğimiz referans alanının neye göre değiştiğini anlayabilirsek farklı potansiyelleri neye göre oluşturabileceğimizi de öğrenmiş oluruz diye düşünüyorum. Şimdiye kadar bu uzayın Ground Plane kavramını kafamda mantıklı bir çerçeveye oturtamadım.
İnsan aklı ile evreni anlamak hayli zor bir durum. Bende bir miktar çabalayarak bu duruma mantıklı cevaplar aramaya çalıştım. Bu cevaplamaya çalıştığım durumlar kendi aklımın yazdığı senaryolardan ibarettir.
İnsanoğlu evreni anlama noktasında ilerlemeye devam ediyor. Bazı gelişmeleri karşıdan şaşkınlık ve heyecan içinde izliyoruz.