Kiranın 3.5 kat artması

Ülke ölçeğinde ihtiyaçlar tam bir kaos. Bu kaosu devlet memurları bürokratlara teslim etsek olsa olsa kaş yapayım derken göz çıkarırlar.

Özel sektörün yaptığı bütün binalar depremde yıkıldı. Bir devlet kurumu olan TOKI nin yaptığı binalar sağlam kaldı. Demekki devlette iş ehline verildi mi, devlet vatandaşı ve ülkesi için doğru olanı yapıyor. Ama özel sektörde sen kuralları ne kadar mükemmel yaparsan yap, niyet kötü ise mutlaka bir açığını bulup adiliğe devam ediyorlar.

Mesela mevcut inşaat yönetmeliğini uzmanlar inceleyince, son derece modern, güncel ve doğru bir kurallar zinciri olduğunu söylüyorlar. Ruhsat aşamasında binanın bitimine kadar 35 tüzel yerden yetkililerin imzası gerekiyor. Ve Maraş'ta yıkılan binaların tamamında bu 35 tane imza atılmış durumda. Yani özel sektörün tek amacı para kazanmak. Bunu yaparken ülkeye kötülük ediyormuş adamların umurunda değil.

Devletin hukuk sisteminin görevi ne? Bir sorun varsa, o sorunu gidermek için gereken yasaları çıkarması. Hukuk sisteminin görevi, ülkenin çıkarına göre hareket etmek, başkalarının koyduğu ve "evrensel" dediği kurallara göre değil. Dolayısıyla serbest ekonomi bizde uygulanamıyorsa, illa bunda ısrar etmenin de bir anlamı yok. Gereken kanunları çıkarmalı devlet. Şimdiye kadar her ekomonik krizde hep fakir/gariban bedel ödedi. Bir değişiklik olsun ve bu krizde zengin de bedel ödesin. Aslında bedele bak: Adamın evinin değeri 5 katına çıkmış, kirayı arttıramayacak ve "bedel ödemiş" olacak, ama olsun, en azından o yapılsın.
 
Hocam serbest piyasanın ülkemizde sağlıklı işlemediğini düşünüyorsunuz ve ben de buna katılıyorum. Ama serbest piyasadan çıkmak, serbest piyasanın işlememesine sebep olan kaynak sorunları ortadan kaldırmayacak ki, bu kaynak sorunlar değişecek sistemde de varlığını sürdürecek. Belki de etkileri daha kötü olacak.
Birinin malının değeriyle ilgili kısıtlama koymak işi komunizme götürüyor. Kira artışına sınırlama getirmek de hakkaniyetli değil. Etkisini yazanlar- yaşanlar yazdı. Her ev sahibinin onlarca evi yok. Ayrıca bunun etkisi ev sahiplerinin evlerini boş tutmak istemelerine gider. Bunu nasıl çözeceğiz (zaten biz çözmeyeceğiz de :) )? Devlet bu daireleri kamulaştıracak mı? Bu metodu arazilere ve tarlalara, arabalara da uygulamaktan alıkoyacak ne var? Veya bunun, birinin banka hesabına "senin çok paran var, her yıl "% X" kadarını devlet alsın" demekten farkı yok. Serbest mülkiyet var mı yok mu? Varsa ev de aynı çalışma masası da aynı.
 
Serbest mülkiyet var mı yok mu? Varsa ev de aynı çalışma masası da aynı.

%100 serbest mülkiyet olmamalı. Ekmek fiyatlarında neden üst limit var? Serbest bırakırsan ne olur?
 
bence piyasa serbest olmalı ama devletin kritik sektörlere ve temel ihtiyaçlara yönelik gerektiğinde müdahale edecek araçları olmalı. öyle tehtidle, baskıyla değil üretimle. konut sektöründe toki, gıda da et ve balık kurumu, iletişimde türk telekom gibi. tabi bunlar zaten var ama ya düzgün çalışmıyor, ya yetersiz ya da göstermelik.
zamanında kimi kurumlar özellleştirilip kimileri etkisizleştirilirken halay çekenlerle şimdi "devlet bu işe el atsın, kurumlaşsın, nerede bu kooperatifler" diyenler aynı kişiler.
şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler...
 
Duydunuz mu? Ruslar sonunda sicak denizlere inme hayallerini gerceklestirmisler. D. Akdeniz'de Antalya isimli bir sehir kurmuslar. Sanirim Paki, Afgan ve Suri sehirleri de sirada.
İzmir basmane ve tepesi suriyeli ve afganlara ait zaten yol sormak istersen arapça bilmelisin yoksa yol bulman zor google maps'da bir alternatif tabii :)

Rahat dursalar neyse orda gözüne kestirkdikleri dükkana musallat olup satmasına/devretmesine uğraşıyorlar 1 yıl boyunca kahvaltı aldığım fırını 1 gün camını kırıp bir gün aldığının parasını vermeyip böyle böyle bezdirip devralmışlar.

Hoş değil...
 
Barınma hakkı temel bir ihtiyaçtır aynı beslenme gibi. O yüzden fiyatları çok serbest belirlenmemelidir. Lüks konutlar hariç. Zaten Avrupada bazı ülkelerde barınma hakkının korunması adına lüks konutlar hariç tutularak çok katı uygulamalar var. Herşeyden önce emlak zenginliğinin önüne gemek için 2. evden sonra sanırım çok ciddi vergiler alınıyor mülk sahiplerinden. Bu sebeplerden ötürüde oradalarda gözü dönmüş ev sahipleri olmuyor.
 
Yatırımcı doğası gereği mümkün olan en yüksek kazancı elde etmek ister. Bu açgözlülük değildir. Alıcı da en düşük fiyata almak ister. Sonuç fiyatı belirleyen ise talep ve geleceğe ilişkin beklentilerdir. Hangi kitabı açıp baksanız böyle yazar. Piyasayı yönetmesi ve regüle etmesi gerekenler bellidir.
Böyle olsayıdı aşağıdaki tebir alınmazdı. Birçok ülkede alternatif çözümler görmek mümkün.


Dünya diğerlerini sömürmek (köleleştirmek) isteyen insanlar her zaman vardı, hep de var olacak. Teknoloji biraz gelişti diye insan nefsinde gelişme yaşanmadı. Başkalarının içinde bulunduğu zor şartlardan kendine menfaat elde etme çabasına açgözlülük deniyor.

Daha da ileri gidersek ekonomi müspet bir bilim değil. Kitapta yazanı uygularsan çalışmayabilir. Diğer türlüsünü kitabı açıp okuyan her insan yapardı...
 
KONU BİRİKMİŞ, UZUN YAZDIM KUSURA BAKMAYIN :)


Devletin hukuk sisteminin görevi ne? Bir sorun varsa, o sorunu gidermek için gereken yasaları çıkarması. Hukuk sisteminin görevi, ülkenin çıkarına göre hareket etmek, başkalarının koyduğu ve "evrensel" dediği kurallara göre değil. Dolayısıyla serbest ekonomi bizde uygulanamıyorsa, illa bunda ısrar etmenin de bir anlamı yok. Gereken kanunları çıkarmalı devlet. Şimdiye kadar her ekomonik krizde hep fakir/gariban bedel ödedi. Bir değişiklik olsun ve bu krizde zengin de bedel ödesin. Aslında bedele bak: Adamın evinin değeri 5 katına çıkmış, kirayı arttıramayacak ve "bedel ödemiş" olacak, ama olsun, en azından o yapılsın.

Anayasamızdaki güçler ayrılığı ilkesine göre kanunları yapmak meclisin görevi. Bu kanunların işletilmesini sağlamak, yönetmelikleri düzenlemek, yapılanları kontrol etmek ise icra erki olan hükümetin ve yerel yönetimlerin görevi. Yargının görevi ise halk ile bu erkler arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek, hukuki (idari değil) cezaları uygulamak. Burada e kanunlar yapılmış sorun uymayan halkta diyemeyiz. İşi zaten bu kanunların uygulanmasını temin etmek olan hükümet (icra) erki olmasın o zaman. Meclis kanun yapsın. Vatandaş uysun.

İrrasyonel ekonomik düzenlerde zenginin bedel ödediğini ya da ödeyeceğini düşünmek de ironik. Çünkü sermaye akışkandır. Her zaman az bedel ödeyeceği, çok kazanacağı yere gider. Yani şimdi olduğu gibi ormanın düzenini, harmonisini ortadan kaldırırsanız bedeli aslanlar, filler değil küçükler öder.

Ayrıca bu ekonomik politikalar zenginin daha zengin olmasını sağlayan politikalar. Hemen birkaç örnek verelim:

Değerli forum üyeleri, aranızdan kaç orta gelirli arkadaş Kur Korumalı Mevduat ile geçen 6 ayda dövizine %15 -%35 reel faiz getirisi (Dolar bazında) elde etti?

Kaçınızın milyar TLlik vergi borçları affedildi? Var mı aramızda bir kaç yüz milyon TL yatırım teşviği alan?

863426801fpk.jpg

Burası Ataköy sahili. Kıyı Koruma Kanununa göre buralarda konut yapılaşması yasak. Buna benzer bir konut inşatına izin alabilmiş, açılan davalarla mahkeme iptal edilen ruhsatınıza karşın Çevre Bakanlığı'ndan özel izinle yeniden verilen ruhsatlarla inşatına devam edebilmiş olanlar var mı?

İsteyene en az yüz tane daha benzer örnek çıkartabilirim. Ama şunu vermem yeterli diye düşünüyorum.

images


Burası Zeytinburnu sahilinde Mesut Toprak tarafından yapılan binalar. Tarihi silüeti bozduğu gerekçesiyle çok tartışıldı. Bunun üzerine Sn. Başbakan şöyle bir açıklama yaptı. O dönem hükümet, büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesi aynı partide.

Mesela aranızda böyle büyük bir vurgun yaptığınızda size sadece küsen bir devlet görevlisi oldu mu?

1687445949868.png


Ancak, bir süre sonra da canlı yayında törende yanına alıp teşekkür eden?

1687446140548.png



Hoşlandığımız şeyler söylemediğimin farkındayım. Bunun sebebi benim de durumdan hiç hoşnut olmamam. Ama sistemik bir problemi içindeki insanları suçlayarak görmezden gelmek kolaycılık ve basiretsiz yöneticileri kayırmak gibi geliyor bana. Zira hiç bir toplulukta insanların yüzde yüz etik ve ahlaklı davranmasını bekleyemezsiniz. İnsanın doğasında fırsatları değerlendirmek vardır. Devletlerin var olma nedeni de tam olarak bu durumu çözmektir. Birilerinin çıkıp sömürmesini istemiyorsanız düzeni çarpık hale getirmezsiniz. Ekonomiyi irrasyonel hale getirirseniz de bundan faydalanacak birilerinin çıkmamasını beklemek en hafif haliyle saflık olur.

Böyle olsayıdı aşağıdaki tebir alınmazdı. Birçok ülkede alternatif çözümler görmek mümkün.
Eğer yasalaşırsa bu tedbirin ne kadar çalışacağını hep birlikte göreceğiz. Yabancı kaynaklardaki haberleri açıp okudum. Problemleri az sayıda konut arzı ve talebin artması. Orada da hükümet popülist bir karar alıyor bana göre. Bu karar uzun vadede konut getirisini azaltacağından özel sektörün konut arzını yavaşlatır ve durumu daha da kötüleştirir. Halbuki sorun konut arzının az olması. Kanunla sınırlar getirmek yerine arzı arttıracak çözümler kalıcı çözüm olacaktır. Serbest piyasayı görmezden gelerek üretilecek her çözüm asıl problemi orta ve uzun vadede büyütecektir.

Başka bir ülkede uygulanmış ve işe yaramış bu tür bir çözümden benim haberim yok. Ancak, mesela Almanya'da şöyle bir sistem var. Kira aynı bölgedeki benzer özelliklerdeki mülklerin kiralarını (m2 bazında) %10'dan fazla geçemiyor. Böylece piyasa koşullarını temel alan bir regülasyonla gerçek açgözlülük engelleniyor. Ancak halk da bu karşılaştırmanın adil yapıldığı konusunda devletine tam güvenebiliyor, sistem şeffaf, ve itiraz mekanizmaları düzgün çalışıyor. Fransa'da dar gelirli halkın %25'i, devlete ait konutlarda oturuyor. Biz ise gayrimenkul piyasası gibi Türkiye'deki en derinliği ve tabana yayılımı yüksek olan piyasayı 3-5 kişinin bir masada toplanıp yukarı aşağı hareket ettirdiği tezini tartışıyoruz.

Daha da ileri gidersek ekonomi müspet bir bilim değil. Kitapta yazanı uygularsan çalışmayabilir. Diğer türlüsünü kitabı açıp okuyan her insan yapardı...

Bir bilimin bilim olması için müspet bilim olmasına gerek yoktur. Mesela aynı şekilde Tıp da müspet bir bilim değildir, emprik bir bilim dalıdır. Hastalığın ve insanın doğasına göre farklı sonuçlar ortaya çıkar. Ancak kesinlikle bir bilimdir. Bir hastalıkta ne yapılacağı her zaman kesin değildir. Alternatifler olabilir. Ancak ne yapılmayacağı çok ama çok nettir. Tüm bilim insanlarının bu koşullarda, bunun kesinlikle yapılmaması lazım dediği yerde siz yapmakta inat ederseniz bunun nedeni ekonominin müspet bilim olmaması değil, sizin bilimsellikten uzak olmanızdır.

Ekonomik bir konjektürü konuşuyoruz. Ekonomik kriz her yerde. CDS puanları tavan yapmış. Kimse Türk firmalarına borç vermek istemiyor. Hazine bile fahiş faizle borçlanabiliyor. İngiliz medyasında Türkiye'nin iflas riski tartışılıyor. Zira ortaya çıkan sonuç da kimin haklı olduğunu gösterdi. Mesela bugünkü faiz artışı 1 yıl önce yapılsaydı kaç Milyar Dolar rezerv kasada kalacaktı hesaplamak lazım. Nas suresi dün vardı bugün yok mu?

Müspet olmayan bilimlerde de bir çok araştırmacı bilimsel araştırma yöntemleri çerçevesinde araştırmalarını yapar, yayınlar, eleştiriler olur, bilim dünyası tartışır, uygulanırsa sonuçları tartışılır. Türkiyenin izlediği ekonomi politikasıyla ilgili baz aldığı yöntemleri açılayan, öneren bir tane bağımsız bilimsel makale bulamazsınız.

Mesela Kur Korumalı Mevduat hakkındaki fikirlerinizi duymak isterim. Yine tüm bilim insanları itiraz etti bir işe yaramaz, hızla kaynaklarımız erir, dolarizasyonun çözümü bu değil diye. Mesela Türkiye'nin yetiştirdiği değerli ekonomistlerden, hazine müsteşarlığı da yapmış olan Mahfi Eğilmez'in 10 ay önceki yazısı. Olacakları o günden söylüyor. Vatandaştan alıp zengine vermektir diyor.

Özgür Demirtaş (16 ay önce):

Korkut Boratav (9 ay önce):

Diğer bilim insanlarını yazmıyorum uzamasın diye.

Sonuç: Hazineye şimdilik 210 Milyar TL yük. Vazgeçilen kambiyo kazanç vergileriyle birlikte 300 Milyar TL'ye yakın bir kayıptan söz ediliyor. Sizin benim paramdan zengine aktarıldı demek bu.

Kitapta yazmasını filan vazgeçtim, eğer kur korumalı mevduat uygulamasının herhangi bir yerini hala savunabilen varsa bir çay içelim.
Argumanları yüzyüze dinlemeyi çok isterim.


Enflasyon rakamlarının doğruluğuyla ilgili dünyada alay konusu olduğumuz da net bir gerçek.


Bu adam John Hopkins Üniversitesi'nde uygulamalı ekonomi alanında profesör. Söylediği şeyin Türkçesi şu:

"Bugün, Türkiye'nin #inflation değerini %108,75/yıl olarak doğru bir şekilde ölçüyorum. Bu arada, TÜİK #Turkey 'nin resmi Ocak 2022 enflasyonunu %48,69/yıl olarak bildirdi. TÜİK'in rakamları, yönetimden ve onun "evet-adamlar" maiyetinden gelen günlük çarpıtmalardan başka bir şey değil. Tamamen kurgu."


Mesela, şimdi bu adama "bizi kıskanan dış güçlerin adamı" diyebiliriz ya da artık problem gerçekten nerede acaba diye dönüp bir sisteme bakabiliriz. Rahatı kaçsın istemeyenler için ilkini tavsiye edebilirim, seveni çok. Ama ben ülkemin ve çocuklarımın geleceği için ikincisini tercih ediyorum.
 
Barınma hakkı temel bir ihtiyaçtır aynı beslenme gibi. O yüzden fiyatları çok serbest belirlenmemelidir. Lüks konutlar hariç. Zaten Avrupada bazı ülkelerde barınma hakkının korunması adına lüks konutlar hariç tutularak çok katı uygulamalar var. Herşeyden önce emlak zenginliğinin önüne gemek için 2. evden sonra sanırım çok ciddi vergiler alınıyor mülk sahiplerinden. Bu sebeplerden ötürüde oradalarda gözü dönmüş ev sahipleri olmuyor.


Çok güzel bir örnek. Beslenme hakkı. Mesela marketteki gıda fiyatlarına %25 artış limiti gelmesi sağlanabilir mi sizce?

Çalışan gelirinin yükselmediği ve iş güvencesinin sağlanmadığı bir ekonomide konuta gelecek ilave vergiler olduğu gibi kiracıya yansıyacaktır. Dükkan kiracıları bilir, mal sahipleri kendi stopajlarını da kiracının karşılamasını şart koşarlar.

İnşaat sektöründen tanıdıklarım var, şu anda satışlar tamamen yabancılara ve büyük bir talep var. Hatta bir tanesi Ortadoğu'da piyasayı büyük ölçekte çarpıp, sonra Türkiye'ye gelip 5-10 daire alıp zengin birer vatandaş olarak burada devam etmek gibi bir sektör oluştu dedi. Böyle parayla gelen talebe karşı emekle rekabet etmek isteyenlere başarılar diliyorum.

Bu arada yabancıların konutları KDV ödemeden aldıklarını, yani sizden %15 daha ucuza aldıklarını da biliyorsunuz umarım.
 
Bu anlattıklarınız ve daha 1000 katı gerçektir inanıyoruz. Aflar sıradan vatandaşın iyiliği için çıkmıyor onunda biliyoruz. 8 sene kadar önce bir ilçe merkezinde daire alacaktık. Tam merkezde güzel geniş bir site yapılmış. Yeni bina. Civardaki eski binalara göre 10 sene daha ileri teknoloji gibi görünüyor. Son katlar ruhsata aykırı yapılmış. Emlakçı tavsiye etmiyorum almayın dedi. Af çıkacakmış o yüzden yapmışlar. İnanılacak gibi değil. Firmanın ilgili kurumlarda önemli bağlantısı var ki bunu yapmış. Hiç korkmamış. Sıradan vatandaş bu binayı yapamaz.

imar barışı işte bunlara yaramıştır.
 
İmar barışının kime yaradığını ve kimin canını aldığını yakın zamandaki depremde birlikte gördük. Ve çok haklısınız yukarıda verdiğim örnekteki kuleler imar barışı ile yasallaştı. Yıkım kararı kalktı. Artık kimse dokunamaz.

images
 
Çok sıcak bir gelişme olan toz pembe bir düzenlemede var;
2. el otomobil fiyatı 0 fiyatını geçemez!
Bu düzenlemeyi yaparken araç ilanına 0'dan küçük fiyat yazıp aracın yanında yüz yüzeyken asıl fiyatımız şu denilmesi çok muhtemel olduğunu bilmiyorlar mı?

Ayrıca 1990 model araca bu düzenleme nasıl yansıyacak?
 
Bilmez olurlar mı, zaten galeriler farkı açıktan alıyor. (maksat idare görevini yapmış görünsün)

Hatta aslında sıfır arabayı ikinci el gibi satıyorlar. Şöyle oluyor:

Diyelim ki arabanın liste fiyatı 1 milyon, bayi size 1150bin diyor. Tamam derseniz kendisi arabayı bayi indirimiyle beraber 1 milyondan düşük bir fiyata bir yakını üzerine alıyor. Çünkü ikinci el araba satışına yıllık limit getirerek çoklu satışı yasakladılar :) (idare görevini yaptı)

Sonra o yakını arabayı size satıyor. Ancak gelir vergisi ödememek için resmiyette aldığı fiyata satmış gibi görünüyor. Gerisini açıktan alıyor.

Bu da, bu tür problemlerin yasaklarla değil ancak sistemik yaklaşımla ve kök probleme odaklanarak çözülebileceğine güzel bir örnek.
 
Bilmez olurlar mı, zaten galeriler farkı açıktan alıyor. (maksat idare görevini yapmış görünsün)

Hatta aslında sıfır arabayı ikinci el gibi satıyorlar. Şöyle oluyor:

Diyelim ki arabanın liste fiyatı 1 milyon, bayi size 1150bin diyor. Tamam derseniz kendisi arabayı bayi indirimiyle beraber 1 milyondan düşük bir fiyata bir yakını üzerine alıyor. Çünkü ikinci el araba satışına yıllık limit getirerek çoklu satışı yasakladılar :) (idare görevini yaptı)

Sonra o yakını arabayı size satıyor. Ancak gelir vergisi ödememek için resmiyette aldığı fiyata satmış gibi görünüyor. Gerisini açıktan alıyor.

Bu da, bu tür problemlerin yasaklarla değil ancak sistemik yaklaşımla ve kök probleme odaklanarak çözülebileceğine güzel bir örnek.
Çok basit şahitlik yaşadık bahsetmiştim 2007-2008 model bir bmw'ye sahibiz çok sorun çıkarıyor diye satmaya niyetlendik 2-3 ay önce.
Bunu satınca kafa kafaya megane-4 bayi tabiriyle orta paket katalog tabiri ile "touch" paketin 0 olanını alabiliyorduk biraz eldekileri koyup bmw'yi satıp vs.

Bayi diyor ki bana şimdi aracın fiyatını verecekseniz ben aracınızı sipariş edeceğim aşşağı yukarı 4-6 ay sonra gelecek geldiğinde oluşacak makas farkını da ödeyip teslim alacaksınız ama eğer isterseniz elimizde hemen şimdi 10 dakika sonra teslim şu km'de şu kadarcık hasarı olanı satabiliriz hemde bu araba doktor'dandı ilk sahibi doktordu diye ekliyorlar(doktordan olunca ne oluyor onuda anlamıyorum oto sanayici ustadan dese daha cazip gelecek aslında)

Vermek istedikleri 2. el 1 yaşında minik hasarları olan doktordan aracın 0 2023 model ile arasında sadece 15bin fark var :)
Ben eminim siparişten aşşağı yukarı 30 saat sonra sipariş ettiğin araç renault üretim bandından iniyor hiçbir otomobil fabrikası en minimal süre ile 4 ay zaman vermez.

Denetim kanun falan kesemez bu düzenin önünü. mercedes gibi satıcı benim, teslim eden bayii düzenini uygulamalı markalar.
 
Tabii ki, satılabilir. Buna yasakla mani olamazsınız. Sadece şimdi olduğu gibi farkın açıktan ödenmesini sağlarsınız. Bu kadar kayıtsız paranın dolaştığı yerde hiç problem de olmaz.

Bu konuyu çözmek istiyorsanız araba üreticilerinin neden satmak için uğraşması gereken arabaların karaborsa olduğunu anlamaya çalışmak lazım. Buradaki problemi çözmek lazım.

Ya da illa semptomatik tedavi istiyorsanız yine yasaklamayacaksınız, ancak idareye satış fiyatı + enlasyon değerlemesi üzerinden aracı millileştirme yetkisi veren bir düzenleme yapacaksınız. İnsanlar açıktan para ödeyerek almaya korkacak. Vergi kaybı da önlenecek. Aynı şey gayrimenkul için de geçerli.
 
@ozkarah kkm ile ilgili tam bilgi sahibi olmadigim noktalar var, simdi buna para yatiranlarin gelir noktasi tam olarak nedir, parayi yatirdigi tarihteki kur, vade sonundakinden dusukse mevduat sahibi MB faizi + kur farkinami para yatirmis oluyor, vade sonunda doviz aliptami cikiyorlar, doviz almak istediklerinde gercekten alabiliyorlar mi, mevcut enflasyona gore mevduat sahiplari hala karda mi, ben kkm nin ucurumdan onceci son donemec oldugunu ve sadece kacinilmaz sonu geciktirdi diye dusunuyorum.
 
@ozkarah kkm ile ilgili tam bilgi sahibi olmadigim noktalar var, simdi buna para yatiranlarin gelir noktasi tam olarak nedir, parayi yatirdigi tarihteki kur, vade sonundakinden dusukse mevduat sahibi MB faizi + kur farkinami para yatirmis oluyor, vade sonunda doviz aliptami cikiyorlar, doviz almak istediklerinde gercekten alabiliyorlar mi, mevcut enflasyona gore mevduat sahiplari hala karda mi, ben kkm nin ucurumdan onceci son donemec oldugunu ve sadece kacinilmaz sonu geciktirdi diye dusunuyorum.
Diyelim girdiğinde dolar 20ydi çıkacağın günün sabah saat 11:00'da kur 19.99 oldu SADECE faiz alıp çıkıyorsun.

Diyelim girdiğinde dolar 20ydi çıkacağın günün sabah saat 11:00'da kur 25.01 oldu SADECE ana para x 25.01 alıp çıkıyorsun

kkm ilk çıktığından beri kullanıyorum :// mecburen
 
@ozkarah kkm ile ilgili tam bilgi sahibi olmadigim noktalar var, simdi buna para yatiranlarin gelir noktasi tam olarak nedir, parayi yatirdigi tarihteki kur, vade sonundakinden dusukse mevduat sahibi MB faizi + kur farkinami para yatirmis oluyor, vade sonunda doviz aliptami cikiyorlar, doviz almak istediklerinde gercekten alabiliyorlar mi, mevcut enflasyona gore mevduat sahiplari hala karda mi, ben kkm nin ucurumdan onceci son donemec oldugunu ve sadece kacinilmaz sonu geciktirdi diye dusunuyorum.

Banka müşterisine aslında TL cinsinden vadeli hesap açıyor. Belli bir faiz oranı veriyor, bu oranı devlet belirliyor (%13 civarı birşeydi). Vade sonunda parayı yatıran kişi/şirket döviz daha fazla değerlenmişse o tutarı yani aslında yatırdığı parayı (isterse döviz isterse TL olarak) daha az değerlenmişse faizli tutarı alıyor. Bankaların bu işteki tüm zararını hazine karşılıyor.

Bir de üzerine şu uygulandı. Kamu bankaları KKM mevduat açan ticari müşterilerine yatırdıkları para kadar ucuz faizli kredi açtı. Böylece pratikte firmanın kasasından para çıkmamış gibi oldu.

Bunun yanında şirketin ya da şahıs şirketinin bankadaki dövizi ile bunu yapması halinde bu gelir tamamen vergiden muaf oluyor. Yani şöyle anlatalım. Şirket fazla parasını korumak için dövize yatırdı. 3 ayda döviz %40 arttı. Şirket bir kambiyo karı elde etti. Yani aradaki kazancın % 23'ü vergiye gidecek. Ama aynı şeyi KKM ile yaptığı zaman elde ettiği kurdaki artıştan kaynaklı kambiyo kazancı tamamen vergiden muaf oluyor.


Neden yapıldı? Faiz arttırmıyormuş gibi görünerek, örtülü faiz ödeyip, dövizi düşük tutmak için.

Sonuç 200-300 Milyar TL kamu zararı. Ve kur arttıkça büyüyor şu anda. Bugün de o illa düşük tutacağız diye inat ettikleri politika faizi %15 oldu. Yine de beklenenin altında oldu. Döviz yine yükseldi.
 
enflasyon karsisindaki deger kaybi azimsanacak bir rakam degil, kaldiki doviz bile o kadar artmadi, acaba diyorum kkm yi enflasyon karsisinda degersizlestirmek mi amac, zaten CDS artmis artacagi kadar, basar parayi olur biter, zaten halihazirda maaslara da surekli yuklu zamlar yapiliyor, ama buyuk para babalari bununda hesabini yapmislardir
 

Çevrimiçi personel

Forum istatistikleri

Konular
6,953
Mesajlar
118,765
Üyeler
2,824
Son üye
selocan32

Son kaynaklar

Son profil mesajları

hakan8470 wrote on Dede's profile.
1717172721760.png
Dedecim bu gul mu karanfil mi? Gerci ne farkeder onu da anlamam. Gerci bunun anlamini da bilmem :gulus2:
Lyewor_ wrote on hakan8470's profile.
Takip edilmeye başlanmışım :D ❤️
Merhaba elektronik tutsakları...
Lyewor_ wrote on taydin's profile.
Merhabalar. Elektrik laboratuvarınız varsa bunun hakkında bir konunuz var mı acaba? Sizin laboratuvarınızı merak ettim de :)
Lyewor_ wrote on taydin's profile.
Merhabalar forumda yeniyim! Bir sorum olacaktı lcr meterler hakkında. Hem bobini ölçen hemde bobin direnci ölçen bir lcr meter var mı acaba?
Back
Top