KONU BİRİKMİŞ, UZUN YAZDIM KUSURA BAKMAYIN
Devletin hukuk sisteminin görevi ne? Bir sorun varsa, o sorunu gidermek için gereken yasaları çıkarması. Hukuk sisteminin görevi, ülkenin çıkarına göre hareket etmek, başkalarının koyduğu ve "evrensel" dediği kurallara göre değil. Dolayısıyla serbest ekonomi bizde uygulanamıyorsa, illa bunda ısrar etmenin de bir anlamı yok. Gereken kanunları çıkarmalı devlet. Şimdiye kadar her ekomonik krizde hep fakir/gariban bedel ödedi. Bir değişiklik olsun ve bu krizde zengin de bedel ödesin. Aslında bedele bak: Adamın evinin değeri 5 katına çıkmış, kirayı arttıramayacak ve "bedel ödemiş" olacak, ama olsun, en azından o yapılsın.
Anayasamızdaki güçler ayrılığı ilkesine göre kanunları yapmak meclisin görevi. Bu kanunların işletilmesini sağlamak, yönetmelikleri düzenlemek, yapılanları kontrol etmek ise icra erki olan hükümetin ve yerel yönetimlerin görevi. Yargının görevi ise halk ile bu erkler arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek, hukuki (idari değil) cezaları uygulamak. Burada e kanunlar yapılmış sorun uymayan halkta diyemeyiz. İşi zaten bu kanunların uygulanmasını temin etmek olan hükümet (icra) erki olmasın o zaman. Meclis kanun yapsın. Vatandaş uysun.
İrrasyonel ekonomik düzenlerde zenginin bedel ödediğini ya da ödeyeceğini düşünmek de ironik. Çünkü sermaye akışkandır. Her zaman az bedel ödeyeceği, çok kazanacağı yere gider. Yani şimdi olduğu gibi ormanın düzenini, harmonisini ortadan kaldırırsanız bedeli aslanlar, filler değil küçükler öder.
Ayrıca bu ekonomik politikalar zenginin daha zengin olmasını sağlayan politikalar. Hemen birkaç örnek verelim:
Değerli forum üyeleri, aranızdan kaç orta gelirli arkadaş Kur Korumalı Mevduat ile geçen 6 ayda dövizine %15 -%35 reel faiz getirisi (Dolar bazında) elde etti?
Kaçınızın milyar TLlik vergi borçları affedildi? Var mı aramızda bir kaç yüz milyon TL yatırım teşviği alan?
Burası Ataköy sahili. Kıyı Koruma Kanununa göre buralarda konut yapılaşması yasak. Buna benzer bir konut inşatına izin alabilmiş, açılan davalarla mahkeme iptal edilen ruhsatınıza karşın Çevre Bakanlığı'ndan özel izinle yeniden verilen ruhsatlarla inşatına devam edebilmiş olanlar var mı?
İsteyene en az yüz tane daha benzer örnek çıkartabilirim. Ama şunu vermem yeterli diye düşünüyorum.
Burası Zeytinburnu sahilinde Mesut Toprak tarafından yapılan binalar. Tarihi silüeti bozduğu gerekçesiyle çok tartışıldı. Bunun üzerine Sn. Başbakan şöyle bir açıklama yaptı. O dönem hükümet, büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesi aynı partide.
Mesela aranızda böyle büyük bir vurgun yaptığınızda size sadece küsen bir devlet görevlisi oldu mu?
Ancak, bir süre sonra da canlı yayında törende yanına alıp teşekkür eden?
Hoşlandığımız şeyler söylemediğimin farkındayım. Bunun sebebi benim de durumdan hiç hoşnut olmamam. Ama sistemik bir problemi içindeki insanları suçlayarak görmezden gelmek kolaycılık ve basiretsiz yöneticileri kayırmak gibi geliyor bana. Zira hiç bir toplulukta insanların yüzde yüz etik ve ahlaklı davranmasını bekleyemezsiniz. İnsanın doğasında fırsatları değerlendirmek vardır. Devletlerin var olma nedeni de tam olarak bu durumu çözmektir. Birilerinin çıkıp sömürmesini istemiyorsanız düzeni çarpık hale getirmezsiniz. Ekonomiyi irrasyonel hale getirirseniz de bundan faydalanacak birilerinin çıkmamasını beklemek en hafif haliyle saflık olur.
Böyle olsayıdı aşağıdaki tebir alınmazdı. Birçok ülkede alternatif çözümler görmek mümkün.
Eğer yasalaşırsa bu tedbirin ne kadar çalışacağını hep birlikte göreceğiz. Yabancı kaynaklardaki haberleri açıp okudum. Problemleri az sayıda konut arzı ve talebin artması. Orada da hükümet popülist bir karar alıyor bana göre. Bu karar uzun vadede konut getirisini azaltacağından özel sektörün konut arzını yavaşlatır ve durumu daha da kötüleştirir. Halbuki sorun konut arzının az olması. Kanunla sınırlar getirmek yerine arzı arttıracak çözümler kalıcı çözüm olacaktır. Serbest piyasayı görmezden gelerek üretilecek her çözüm asıl problemi orta ve uzun vadede büyütecektir.
Başka bir ülkede uygulanmış ve işe yaramış bu tür bir çözümden benim haberim yok. Ancak, mesela Almanya'da şöyle bir sistem var. Kira aynı bölgedeki benzer özelliklerdeki mülklerin kiralarını (m2 bazında) %10'dan fazla geçemiyor. Böylece piyasa koşullarını temel alan bir regülasyonla gerçek açgözlülük engelleniyor. Ancak halk da bu karşılaştırmanın adil yapıldığı konusunda devletine tam güvenebiliyor, sistem şeffaf, ve itiraz mekanizmaları düzgün çalışıyor. Fransa'da dar gelirli halkın %25'i, devlete ait konutlarda oturuyor. Biz ise gayrimenkul piyasası gibi Türkiye'deki en derinliği ve tabana yayılımı yüksek olan piyasayı 3-5 kişinin bir masada toplanıp yukarı aşağı hareket ettirdiği tezini tartışıyoruz.
Daha da ileri gidersek ekonomi müspet bir bilim değil. Kitapta yazanı uygularsan çalışmayabilir. Diğer türlüsünü kitabı açıp okuyan her insan yapardı...
Bir bilimin bilim olması için müspet bilim olmasına gerek yoktur. Mesela aynı şekilde Tıp da müspet bir bilim değildir, emprik bir bilim dalıdır. Hastalığın ve insanın doğasına göre farklı sonuçlar ortaya çıkar. Ancak kesinlikle bir bilimdir.
Bir hastalıkta ne yapılacağı her zaman kesin değildir. Alternatifler olabilir. Ancak ne yapılmayacağı çok ama çok nettir. Tüm bilim insanlarının bu koşullarda, bunun kesinlikle yapılmaması lazım dediği yerde siz yapmakta inat ederseniz bunun nedeni ekonominin müspet bilim olmaması değil, sizin bilimsellikten uzak olmanızdır.
Ekonomik bir konjektürü konuşuyoruz. Ekonomik kriz her yerde. CDS puanları tavan yapmış. Kimse Türk firmalarına borç vermek istemiyor. Hazine bile fahiş faizle borçlanabiliyor. İngiliz medyasında Türkiye'nin iflas riski tartışılıyor. Zira ortaya çıkan sonuç da kimin haklı olduğunu gösterdi. Mesela bugünkü faiz artışı 1 yıl önce yapılsaydı kaç Milyar Dolar rezerv kasada kalacaktı hesaplamak lazım. Nas suresi dün vardı bugün yok mu?
Müspet olmayan bilimlerde de bir çok araştırmacı bilimsel araştırma yöntemleri çerçevesinde araştırmalarını yapar, yayınlar, eleştiriler olur, bilim dünyası tartışır, uygulanırsa sonuçları tartışılır. Türkiyenin izlediği ekonomi politikasıyla ilgili baz aldığı yöntemleri açılayan, öneren bir tane bağımsız bilimsel makale bulamazsınız.
Mesela Kur Korumalı Mevduat hakkındaki fikirlerinizi duymak isterim. Yine tüm bilim insanları itiraz etti bir işe yaramaz, hızla kaynaklarımız erir, dolarizasyonun çözümü bu değil diye. Mesela Türkiye'nin yetiştirdiği değerli ekonomistlerden, hazine müsteşarlığı da yapmış olan Mahfi Eğilmez'in 10 ay önceki yazısı. Olacakları o günden söylüyor.
Vatandaştan alıp zengine vermektir diyor.
Mahfi Eğilmezin blogunda ekonomi, para ve maliye politikası, ekonomik krizler, felsefe ve Hitit tarihi üzerine yazı ve makaleler bulunmaktadır.
www.mahfiegilmez.com
Özgür Demirtaş (16 ay önce):
Prof. Dr. Özgür Demirtaş yeni mevduat planını değerlendirdi - Prof. Dr. Özgür Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrası açıkladığı yeni döviz planını değerlendirdi.
www.sozcu.com.tr
Korkut Boratav (9 ay önce):
İktisatçı Korkut Boratav, Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) tuzağa dönüştüğünü belirterek, “İktidar ne olursa olsun bu sistemi sürdürecek. Bedelini ise yurttaş kemer sıkarak ödeyecek” dedi. Vadeli TL mevduatların yüzde 46.4’ünü, toplam vadeli mevduatların ise yüzde 25.8’ini KKM’ler oluşturuyor ve...
www.indyturk.com
Diğer bilim insanlarını yazmıyorum uzamasın diye.
Sonuç: Hazineye şimdilik 210 Milyar TL yük. Vazgeçilen kambiyo kazanç vergileriyle birlikte 300 Milyar TL'ye yakın bir kayıptan söz ediliyor. Sizin benim paramdan zengine aktarıldı demek bu.
Kitapta yazmasını filan vazgeçtim, eğer kur korumalı mevduat uygulamasının herhangi bir yerini hala savunabilen varsa bir çay içelim.
Argumanları yüzyüze dinlemeyi çok isterim.
Enflasyon rakamlarının doğruluğuyla ilgili dünyada alay konusu olduğumuz da net bir gerçek.
Bu adam John Hopkins Üniversitesi'nde uygulamalı ekonomi alanında profesör. Söylediği şeyin Türkçesi şu:
"Bugün, Türkiye'nin #inflation değerini %108,75/yıl olarak doğru bir şekilde ölçüyorum. Bu arada, TÜİK #Turkey 'nin resmi Ocak 2022 enflasyonunu %48,69/yıl olarak bildirdi. TÜİK'in rakamları, yönetimden ve onun "evet-adamlar" maiyetinden gelen günlük çarpıtmalardan başka bir şey değil. Tamamen kurgu."
Mesela, şimdi bu adama "bizi kıskanan dış güçlerin adamı" diyebiliriz ya da artık problem gerçekten nerede acaba diye dönüp bir sisteme bakabiliriz. Rahatı kaçsın istemeyenler için ilkini tavsiye edebilirim, seveni çok. Ama ben ülkemin ve çocuklarımın geleceği için ikincisini tercih ediyorum.