Turk muziginde davul ve zurna neden sert neden bozuk sesli?

Mikro Step

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eylül 2022
Mesajlar
7,965
Koy dugunlerinde vs calinan davul ve zurna sesine tahammul edemiyorum.

Biraz once Arap orkestrasinin seslendirdigi guzel bir muzik dinledim.


Davula vuran sanatci gum gum ses cikartirken bizim sanatcilar tan tan vuruyor.
Mizmali ufleyen (bir nevi zurna) yumusak bir ses cikartirken bizimkiler zirt zirt bozulmus ses cikartiyorlar.

Bu durumun iki sebebi var diye dusunuyorum.

Birincisi ve en onemlisi bizde bu tur muzikle ugrasanlarin muzik egitimi yok. Tamamen sahada yetisiyorlar.
Digerisinde ise acik havada seslerini duyurabilmek icin enstrumana yukleniyorlar yirtiniyorlar. Halbuki Arap orkestrasi profesyonel salonda amplifikatorler esliginde muzik yapiyorlar.

Benim muzik bilgim yok sayilacak seviyede.

Sizin de yorumlarinizi bilmek isterim. Bizim muzisyenlerimiz zurna ve davulu neden cirkin caliyorlar.
 
Son düzenleme:
Akilli Bidik tatmin edici cevabi verdi.

Turk muziginde ozellikle kirsal dugunlerde calinan muziklerde davul ve zurna cok bozuk sesli caliniyor bana gore muzige yakismiyor. Halbuki Arap muziginde bu ikili cok tatli ses vererek calisiniyor. Sebebi nedir

Bu gözlem çok yerinde ve aslında mesele “çalıcı kötü” değil, estetik, gelenek ve teknik tercihler farkı.
Sebebi birkaç katmanda açıklanıyor:


1️⃣ Türk kırsal geleneğinde amaç “güzel ses” değil “duyulmak”​

Kırsal düğünlerde davul–zurnanın tarihsel görevi:

  • Açık alan
  • Kalabalık
  • Gürültü
  • Elektrik yok
Bu yüzden:

  • Maksimum ses şiddeti
  • Uzun mesafeden duyulma
    önceliklidir.
Sonuç:

  • Zurna bilerek çok sert üflenir
  • Kamış zorlanır
  • Ses çatlak, bağıran, pürüzlü olur
Bu “bozukluk” aslında tasarlanmış bir karakterdir.


2️⃣ Bilinçli entonasyon dışılığı (makamsal gerilim)​

Türk kırsal icrada:

  • Nota merkezli değil
  • Gerilim–coşku merkezli icra vardır
Özellikle:

  • Zurna:
    • Notayı “tam basmaz”
    • Sürekli yukarı–aşağı oynatır
  • Davul:
    • Senkoplu
    • Bastığı yerleri bilerek “kaydırır”
Bu:

  • Akademik kulağa “falsolu”
  • Ama geleneksel kulakta heyecanlı algılanır.

3️⃣ Arap müziğinde davul–nefes estetiği farklı​

Arap müziğinde:

  • Davul (tabla, darbuka):
    • Tonlu
    • Deri gerilimi kontrollü
  • Nefesliler:
    • Daha yumuşak üfleme
    • Vibrato kontrollü
    • Kamış daha dengeli çalışır
Amaç:

  • Tını güzelliği
  • Melodik akış
  • Tatlılık
Yani:

Arap icrasında ses “konuşur”, Türk kırsalında ses “bağırır”.

4️⃣ Enstrüman yapısı da farklı​

Türk zurnası:​

  • Kalın duvar
  • Geniş kalak
  • Yüksek iç basınç ister
  • Zorlanınca harmonikler patlar

Arap mizmarı / zurnası:​

  • Daha dar kalak
  • Daha ince gövde
  • Daha kontrollü hava
  • Ses daha yuvarlak
Bu yüzden aynı teknikle çalınamazlar.


5️⃣ Sosyolojik faktör (çok önemli)​

Türk kırsal düğününde:

  • Dans var
  • Halay var
  • Coşku var
  • Bedensel enerji var
Müzik:

  • Vücudu harekete geçirmeli
  • İnce dinleme değil
  • Topluca hareket hedeflenir
Arap düğünlerinde ise:

  • Müzik çoğu zaman
    • Gösteri
    • Dinleme
    • Süsleme
      boyutu taşır.

6️⃣ Kulağın alışkanlığı meselesi​

Senin kulağın muhtemelen:

  • Ton merkezli
  • Entonasyona duyarlı
  • “Yuvarlak ses” seven bir kulak
Bu yüzden:

  • Türk kırsal zurnası sana “bozuk”
  • Arap mizmarı “tatlı” gelir
Bu zevk farkı, bilgi eksikliği değil.


Tek cümlelik özet​

Türk kırsal davul–zurna geleneği bilinçli olarak sert, pürüzlü ve bağıran bir estetiğe sahiptir; Arap müziğinde ise aynı ikili tını güzelliği ve kontrol önceliklidir.

İstersen:

  • Aynı melodinin Türk zurnası vs Arap mizmarıyla neden bambaşka duyulduğunu
  • Ya da “falso” ile “bilinçli gerilim” farkını
örnekler üzerinden açabilirim.
 
Çok bir bilgim yok ama gözlemim şu şekilde. Düğün, sünnet gibi organizasyonlarda davulcu ve zurnacı tutup çaldırmak gelenek ve statü olarak görülüyor. Ne kadar çok davulcu çalarsa, ne kadar çok ses çıkarsa o kadar makbul sayılıyor. Sanat, nota vb. şeyler gözetilmiyor.
 
siradan davulcu zurnacilarin muzik teorisi bilgisi yok, fakat bununla alakali degil olay, sirf millete duyurmak icin zaril zaril otturuyolar aletleri cok cirkin oluyor, zeybeklerdeki sipsi / zurna kullanimina bakarsaniz turk muzigiyle alakasi olmadigini, ne kadar cok ses cikarsa o kadar iyi zihniyetini benimseyen insanlarla alakasi oldugunu anlarsiniz.
 
Türk müziği enstrumanlarının % 60ının evrimi henüz tamamlanmadı, standardizasyonu yok (yöresel etmenler standartlaşmayı zorlaştırıyor-şive gibi düşünebiliriz). Özellikle üflemeli-nefesli çalgılar evlere şenlik. İtü'de bir hocamız antik nefeslileri yeniden canlandırma projesinde çalıştı, bize aktardığı şuydu: nefesli sazlarda piyano gibi düz ses alamazsım. Nefesin şiddeti icracının anatomisi (dudak yapısı-parmak sertliği) fark ettirir. Gerektiği kadar üfleyip baskıları yarım hatta 3/4 kapatarak seslere ulaşılıyor. O günden bugüne bir şey değişmemiş ,yine bütün iş icracıda bitiyor. (A. Tunç Buyruklar)

Bir de arap müziği ile Türk müziğini kıyasladığımızda bizim müziğimiz biraz daha geniş sınırlara sahip; arap müziği daha sakin gürültü patırtısı daha az. Türk müziği ise: Türk halk müziği-Türk sanat müziği-Türk tasavvuf müziği-geleneksel Türk (Asya) müziği olarak inanılmaz zengin. E haliye biraz tozu dumanı da fazla oluyor :)

Arada yapımcılar birbirleriyle anlaşamaz çoğu zaman; çoğunluk yapımcılar zaten ortak bir kararda buluşamadılar.

Cafer Açın hocamız Organoloji adı altında enstruman bilimine katkı yapacak kitaplar yazdı fakat devamını getirecek babayiğit malesef çıkmadı. Keman-Gitar-Klasik kemançe-kanun-ud-bağlama-tar-tambur bir çerçeveye oturdu. Üflemelilerin işi çok zor :)

Güzel bir söz ile tamamlayayım satırlarımı:

"Uzaktan dinlemek en güzel dinleme şeklidir, icracının iyi çalışı gibi, dinleyicinin de iyi dinleyeni olmak gerekir".

Not: coşturan sazlar hep bozuktur, zurna - sipsi-tulum.
 
Türk müziği enstrumanlarının % 60ının evrimi henüz tamamlanmadı, standardizasyonu yok (yöresel etmenler standartlaşmayı zorlaştırıyor-şive gibi düşünebiliriz). Özellikle üflemeli-nefesli çalgılar evlere şenlik. İtü'de bir hocamız antik nefeslileri yeniden canlandırma projesinde çalıştı, bize aktardığı şuydu: nefesli sazlarda piyano gibi düz ses alamazsım. Nefesin şiddeti icracının anatomisi (dudak yapısı-parmak sertliği) fark ettirir. Gerektiği kadar üfleyip baskıları yarım hatta 3/4 kapatarak seslere ulaşılıyor. O günden bugüne bir şey değişmemiş ,yine bütün iş icracıda bitiyor. (A. Tunç Buyruklar)

Bir de arap müziği ile Türk müziğini kıyasladığımızda bizim müziğimiz biraz daha geniş sınırlara sahip; arap müziği daha sakin gürültü patırtısı daha az. Türk müziği ise: Türk halk müziği-Türk sanat müziği-Türk tasavvuf müziği-geleneksel Türk (Asya) müziği olarak inanılmaz zengin. E haliye biraz tozu dumanı da fazla oluyor :)

Arada yapımcılar birbirleriyle anlaşamaz çoğu zaman; çoğunluk yapımcılar zaten ortak bir kararda buluşamadılar.

Cafer Açın hocamız Organoloji adı altında enstruman bilimine katkı yapacak kitaplar yazdı fakat devamını getirecek babayiğit malesef çıkmadı. Keman-Gitar-Klasik kemançe-kanun-ud-bağlama-tar-tambur bir çerçeveye oturdu. Üflemelilerin işi çok zor :)

Güzel bir söz ile tamamlayayım satırlarımı:

"Uzaktan dinlemek en güzel dinleme şeklidir, icracının iyi çalışı gibi, dinleyicinin de iyi dinleyeni olmak gerekir".

Not: coşturan sazlar hep bozuktur, zurna - sipsi-tulum.
bozuk ne anlama geliyor?
 
Buradaki bozuk tanımı sesleri biraz kaymış olduğunu ifade eder. Üflemeli sazların (özellikle de sesi gür çıkanların) ses şiddeti arttıkça sesleri (frekans değerleri) kayar. Blok flütü düşünelim, normal üflemede normal ses verir fakat şiddetli üflemede ses önce hafif tizleşir ardından boğulur. Bu bize sakin çalınması gerektiğini gösterir. Zurna tulum sipsi sakin çalınamaz, mutlaka ses şiddeti artacak ve sesi bir miktar bozulacaktır.
 
Buradaki bozuk tanımı sesleri biraz kaymış olduğunu ifade eder. Üflemeli sazların (özellikle de sesi gür çıkanların) ses şiddeti arttıkça sesleri (frekans değerleri) kayar. Blok flütü düşünelim, normal üflemede normal ses verir fakat şiddetli üflemede ses önce hafif tizleşir ardından boğulur. Bu bize sakin çalınması gerektiğini gösterir. Zurna tulum sipsi sakin çalınamaz, mutlaka ses şiddeti artacak ve sesi bir miktar bozulacaktır.
zurna tulum ve sipsi gibi aletlerin o essiz havasini veren sey bu zaten bana gore, fakat bu tur enstrumanlarin sakin calinmasi mukemmel olmasa da mumkun (sakin calmaktan kastimiz farkli olabilir), bu aslinda perdesiz gitar calmaya benziyor, kulak absolut olana kadar surekli olarak teli bogdugunuz yeri degistirmek zorundasiniz. hatta absolut olsaniz bile hala surekli degisim yapmak zorundasiniz
 
Yok yahu öyle eşsiz değiller, dünyada bir çok örnekleri var. Çinlilerin Suona veya Hulusi gibi çalgılarının başkalaşmış halleri oldukları su götürmez hatta etimolojik olarak bile
Suona-Zurna nasıl da sesdeşler.

Bazı sazlar gereken kuvvette çalınmaz ise motorun boğulması gibi seste stabilite sorunları yaşarsınız. Evinde insanlar kendisine kısık sesle çalarlar ve o sırada bilirlerki bozuk sesler kuvvetli üflendiğinde ideale yakın hale gelecek (bunu telleri olmayan bir piyano gibi düşünün, sadece etüd ve antreman amaçlı).

Enstrumanda seste kararlılık (entonasyon) durumu ancak doğru eğitim ve doğru enstruman ile olur. Halk sazlarında genelde bu ikisini aynı anda bulmak zordur. Yanlış eğitilmiş bir kulak absolut olamaz, dada doğrusu kem alat ile kemalat olmaz. Perdesizde durum biraz kas hafızası ve beyaz kas hücrelerini ne derece eğittiğiniz ile alakalı bir durum söz konusu.

Bir müzisyen düşünün, çok iyi bir gitar icracısı fakat 50 yaşında sağır oluyor. Eğer gitar akortlu ise önüne notayı partisyonu koyup size tıkır tıkır çalabilir, keza piyanoda da öyle. Türk müziği sazlarında toleranslar (hata payları) çok çok daha azdır. O yüzden eğitimi daha disiplinli olmalı, hala makam-dizi sistemi oturtulabilmiş değil. Arel-ezgi sistemi ile bütün yapı oluşturulmuş, 1.5 oktav dışında sesler sağlıklı değil. Nail Yavuzoğlu bundan 15 yıl önce Türk müziği sistemini standardize edip hatalarından arındırmak adına çok ciddi bir çalışma ve bunun için özel bir tambur yaptırdı (bu arada tambur Türk müziğinin piyanosudur), fakat ne öğretmenler bunu kabul etti ne de adama nefes aldırdılar (bu yaştan sonra ben öğrenci gibi elimde kitap nota mı çalışacağım diye çıkam kavgalar-boşver hocaa böyle gelmiş böyle gider-yav şimdi başımıza iş çıkarmacılar).

Sonuç: bu iş mekanik olarak düzelmez. Hem müzik aletleri yapımına olan ilgi her geçen gün azalıyor hem de çırak yetişmiyor artık. Ancak sesler örneklenip plug-in yada ses bankası olarak kullanıma sunulur o zaman modern cihazlarda doğru frekanslar ile az hatalı olarak seçilerek kullanılabilir; çünkü genel olarak müziğin evrimi bu yönde.

Kültürün en kısa tanımı: geliştirilebilir ama değiştirilemez yaşayış şeklidir. Geliştirebilirsiniz ama değiştiremezseniz yapı kısır kalır ve bir noktada çöker, geniş perspektifte entropi kazanıyor. Bizim sazlar aynı noktada, icracı ve yapımcının heyecanı yok, arayış içinde değiller; işte bu yüzden sesler hala bozuk.
 
Müzikte standardizasyon, kanunla sağlanabilir. Türk dil kurumu gibi kurum açılır. Bir bu eksiktir. Uymayan hapse atılır. Futbol gibi ortada eğlence yok. Kavga döğüş. İtiş kakış. Büyük paralar dönüyor.
Kanuna uymayan, şike yapan müzikten men edilir. Düdüğünü asar :) keman, gitar, obua.. ne varsa artık.

Türkiye'de çalışan Kıbrıslı bir arkadaş vardı. Türküden nefret ediyor. Ben de ederim. Bunlar galiba coğrafya ile ilgili. Kıbrıs'ın türküsü, zurnası oluyor mu? Duymadım. Anadolu'nun türküden uzak bölgesinde büyüyüp türkü hayranı, halk ozanı olunmaz. Kadıköyün bağrından çıkan bağlama ustası, halk ozanı yoktur.

Diğer taraftan berbat bir müziğin defalarca dinlenerek birileri tarafından beğenilebileceğini tespit ettim. Bazı parçalar tek dinleme ile hayranlık uyandırabilir. Bazısı 5. Dinlemede. Kimisi 100.

Bunu nereden anlıyoruz? Klasik "müzik" amacıyla yapılan eserler. Çok dinleyince beğenilmiş gibi oluyor. Bir nevi hipnoz. Ağzı açık dinlenir. Alkışlanır. Bunu dinleyenlerin tamamı gösteriş yapıyor değildir. Gerçekten zevk alarak dinliyor

Esasen bu diğer bazı zevkler için de genişletilebilir. Kahvenin şekersiz içilemeyeceğini düşünenler vardır.
Zevkler, öğrenilen beceri veya alışkanlık gibi düşünülebilir.

Zevkinizi beğenmeyen olursa "anlamıyorsun" diyerek azarlanabilir.
 
Son düzenleme:
Esasen bu diğer bazı zevkler için de genişletilebilir. Kahvenin şekersiz içilemeyeceğini düşünenler vardır.
Zevkler, öğrenilen beceri veya alışkanlık gibi düşünülebilir.

Beğenmeyen olursa "anlamıyorsun" diyerek azarlanabilir.
Lise dönemimde bir grup kurmuştuk popüler bütün rock&metal gruplarını çalıyorduk/çalmaya çalışıyorduk. Bizim dinlediğimiz müziği dinlemeyenlere ise "cahil" gözüyle bakıyorduk. Bu yazı o dönemimi aklıma getirdi. Çok matah bir şeymiş gibi; "dinlediğiniz müzik b** gibi kardeşim. Al şunu dinle bak gitar solosuna bir bak, bak burada bas gitarın melodisi ne güzel" şeklinde darlıyorduk milleti.

Sonradan ayıktık ki bu bir zevk ve her zevkte olduğu gibi, o zevke ekstra anlamı sadece o zevki yaşayanlar yüklüyor.
 
Lise dönemimde bir grup kurmuştuk popüler bütün rock&metal gruplarını çalıyorduk/çalmaya çalışıyorduk. Bizim dinlediğimiz müziği dinlemeyenlere ise "cahil" gözüyle bakıyorduk. Bu yazı o dönemimi aklıma getirdi. Çok matah bir şeymiş gibi; "dinlediğiniz müzik b** gibi kardeşim. Al şunu dinle bak gitar solosuna bir bak, bak burada bas gitarın melodisi ne güzel" şeklinde darlıyorduk milleti.

Sonradan ayıktık ki bu bir zevk ve her zevkte olduğu gibi, o zevke ekstra anlamı sadece o zevki yaşayanlar yüklüyor.
Aynısını yaşadık, hatta yıllar sonra grup arkadaşlarına stüdyo kayıtlarını ifşa ederim diye şantaj bile yaptım :)

Ona gençlik ateşi diyelim. Birisi şöyle bir söz söylemişti kimdi anımasayamadım: gençken çok fazla hata yapılmasının sebebi umutlarının neredeyse sonsuz olması. Bir profesyonel ise tam aksine umut etmez. O, sonucu bilir. Böyle zamanlarda gülümseyerek geçmişimi irdelediğim bir şarkıyı paylaşmak istiyorum:

İyi dinlemeler
 

Çevrimiçi personel

Forum istatistikleri

Konular
8,711
Mesajlar
142,111
Üyeler
3,479
Son üye
kkzx86

Son kaynaklar

Son profil mesajları

Abdullah karaoglan falcon_browning Abdullah karaoglan wrote on falcon_browning's profile.
selamın aleyküm ses sistemindeki cızırtıyı hallettınızmi
"Araştırma, ne yaptığını bilmediğinde yaptığın şeydir." - Wernher von Braun
“Kendi yolunu çizen kişi, kimsenin izinden gitmez.” – Nietzsche
Kim İslâm’da güzel bir çığır açarsa (güzel bir alışkanlık başlatırsa), onun sevabı ve kendisinden sonra ona uyanların sevapları, onların sevaplarından hiçbir şey eksilmeksizin ona da yazılır.
erdemtr55 taydin erdemtr55 wrote on taydin's profile.
Merhaba Taydin bey,
Gruba spms serisi yapıcak mısınız?
ben 3 sargılı toroid ile 2 adet flyback sürücek bir devre yapmayı düşünüyorum.size soracak sorularım vardı?
Back
Top