Burada birşeyi desteklemek ya da savunmak için yazmıyorum. Sadece bir tespiti aktarmaya çalışıyorum. Eşimin doktor olması da objektif olmama engel değil. Yeri geldiğinde emin olun doktorları da en sert şekilde eleştiriyorum. O tarafı sorun orada da yazacak çok şey var
Her ehliyet yenilemek isteyene(Ülkenin yarısı olabilir 50milyon) "göz muayenesine gideceksin" kuralını kim koyduysa(bürokratlar, bakanlık, emniyet vs) onu bence işten kovmak lazım.
Katılmıyorum. Maalesef düzenli olarak göz/diş/kalp/prostat vb. kontrolleri yaptıran bir toplum değiliz. Göz bozukluğu da yavaş geliştiriğinden farkına varmayan çok oluyor. Göz bozukluğunu ehliyet alırken/yenilerken öğrenen bir çok insan biliyorum. Trafik güvenliği açısından önemli bir konu.
Daha bir ay önce bilerek insanları öldüren özel sağlık çalışanları ve doktorları görmesek buna inanabilirdik.
Buna cevap vermemişim. Konuyu bilmiyorum ancak burada özel sağlık çalışanlarını toplu olarak çok iyilşer vs demedim. Aksine pek çok özel hastane ciddi şekilde etik dışı hareket ediyor. Tamamen ticari kaygıyla hareket ediyor. Ve bu durum bir takım güçler ve politikacılar tarafından destekleniyor.
Eğer bir doktor bilinçli olarak hastasını öldürüyorsa bu marjinal kriminal bir harekettir. Özel ya da kamu farketmez. Bu örnek üzerinden bir grubu suçlu ilan etmek de doğru olmaz.
Yanlış anlamalara meydan vermemek için özetle benim yaptığım tespit şudur ve bu tespit daha çok büyük şehirler için geçerlidir:
- Ülkemizde oldukça iyi tıp eğitimi veren okullar var. Bunun yanında da vasat ve öok kötü eğitim veren bir sürü özel okul açıldı.
- Doktorlar 6 yıl tıp fakültesini bitirdikten sonra mecburi hizmete gidiyorlar (yerine göre 1.5-2 yıl) ve bu vesileyle devlette çalışmaya başlıyorlar.
- Daha sonra uzmanlık sınavına girip kaznırlarsa ortalama 5 yıl sürecek olan uzmanlık eğitimini almaya başlıyorlar. Bu da genelde devlette oluyor.
- Uzmanlık eğitimi bitince de tekrar 1.5-2 yıl yaşadıkları yeri bırakıp mecburi hizmet için gidiyorlar. Gitmezlerse uzmanlık diplomalarını alamıyorlar.
- Mecburi hizmet bittikten sonra yükselmeye devam etmek isterlerse iki yol var: a) Yan Dal (üst ihtisas diyebiliriz) b) Uzman olarak doçentlik vs almaya çalışmak.
- Yan dal isterlerse tekrar çalışıp sınava giriyorlar. Kazanırlarsa gidip yeniden ihtisas yapıyorlar o alanda. Bitince tabi yine mecburi hizmet. Sonra da devlette kalmak isterlerse atama istiyorlar. Torpilleri yoksa yaşadıkları şehirde olmama ihtimali hayli yüksek.
- Uzman olarak devam etmek isterlerse atama istiyorlar. Devlet nereye atarsa orada çalışmaya başlıyorlar. Eş durumu vs gerekçeleri yoksa yaşadıkları şehre atanmak için biraz torpilli ya da çok şanslı olmaları lazım. Eş durumu da eşi daha yüksek dereceli bir memur değilse (vali, kaymakam, prof. vs) kullanılamıyor.
- Eskiden doktorların devlette çalışırken ayrıca muayenehane açmaları ya da özel hastanelerde de işlem yapmaları mümkündü (bu da çok doğru birşey değil). Bu sayede gelir seviyelerini yükseltebiliyorlardı. Tam gün yasasıyla bu yasaklandı. (üniversitedeki hocalara kısmen geri verildi. O yüzden orada kalan daha çok).
- Rotasyon diye bir uygulama çıkartıldı. Büyük şehirlerdeki Prof., Doç., Uzman vs doktorlara doğuda size ihtiyaç var, gidip bir süre orada çalışacaksınız dendi. Tesadüf mü bilmiyorum ancak biraz sesi fazla çıkan hocalar ilk gönderilmek istenenlerdi.
- Bu arada özel hastanelere kadro kotası getirildi. Yani özel hastane sahipleri istedikleri kadar doktor çalıştıramaz hale geldiler. Bu kamudaki doktorları tutmak (zorla da olsa) açısından mantıklı. Ancak uygulamada arkası güçlü olan hastane istediği kadar kadro kotası alabildi bakanlıktan. Özele geçmek isteyen doktorları alabilmek için diğer hastanelere göre avantajlı hale geldiler. Hatta kotalarını küçük hastanelere kiraladılar. Yani aslında uygulama devletteki doktorları arkası siyaseten güçlü özel hastanelerin istediği sayıda ve düşük ücretle alabilmesine yaradı (burası çok önemli).
- İşte bu süreçte bir de her gün sağlık çalışanları şiddete maruz kaldı, yaralandı, taciz edildi, öldürüldü. Aralarında iletişim konusunda hatalı olanlar da var bende biliyorum ancak bir doktorun yaşlı bir hastayı ameliyat ederken masada kalırsa kendisinin de öldürüleceği tehdidi ile ameliyata girmesinin günlük olay olduğu bir ülkede yaşıyoruz. 80 yaşında bir sürü kronik hastalığı olan yürüyen cenaze bir mafya babası ağır bir ameliyattan sağ çıkamadı diye bu ülkenin yetiştirdiği en kıymetli üniversite profesörlerinden birisi Çapa'da hastane otoparkında kurşunlanarak öldürüldü. İki gün bile gündem olmadı.
- Bütün bunlar olurken personeline sahip çıkması gerekenler oy almak uğruna doktorlar da çok kazanıyor ama diye teoride maksimum alınacak brüt maaş ve pirimleri herkese verilen net maaşlarmış gibi açıkladı. Halka göz kırptı. O sırada, benim eşim ihtisası bitirmiş ve mecburi hizmet için Sivas'ta çalışmaya (2 yıllığına) gitmişti (İstanbul'da yaşıyoruz). Orada yurt gibi yapılmış bir binada tek odalı bir daire tuttuk. Kazandığı o dairenin kirasını ve temel giderlerini bile karşılamıyordu.
İşte bütün bunlar olurken doktorların daha insani şartlarda çalışmaktan ve bir kaç kat fazla kazanmaktan vazgeçip bir amaçları yokken devlette çalışmaları anlamsız oluyor. Büyük şehirlerde devlette çalışan doktorların büyük bölümü mecburi hizmet, ihtisas, akademik ünvan almak, yorulmadan kısa çalışmak, tecrübe kazanmak, yeşil pasaport almak vb sebeplerle çalışıyorlar. Bu kadar çarpık bir düzenin içerisinde ve bunun farkında olan insanlardan, bunun tersini beklemek de aşırı iyimser oluyor ki bugün ortadaki tablo bu. Hatta başka ülkelere gidiyorlar artık.
Özel hastanelerde tecrübeli doktor yok kısmına da hiç katılmıyorum. Şu anda alanında isim yapmış doktrorların neredeyse tamamı özel hastanelerde çalışıyorlar. Uluslararası üne sahip, literatürde kendi isimleriyle yöntemleri bulunan bir çok isim sayarım. Bu isimler şu anda özeldeler. Ama eskiden öyle değildi. Çoğu üniversite ya da devlet hastanesindeydi. Yeşil kartlı bir hasta da bu isimlere tedavi olabiliyordu.
Doktorlarımız açgözlü diyenler olabilir. Öyle olduğunu varsayalım. Peki pilotlarımız, mühendislerimiz, yazılımcılarımız, bilim insanlarımız, sanatçılarımız. Herkes mi açgözlü? Zira çoğu fırsat bulunca gidiyor. Bir sürü pilotumuz İngiltere, Dubai, Katar vs. gitmeye başladı. Yazılımcılar neredeyse artık Türkiye'de kalana beceriksiz gözüyle bakmaya başladılar. Daha önce de söyledim sanırım. Ben bu yaşıma kadar çok fırsatı oldu ama gitmedim. Çocuklarımın da bu ülkede yaşamasını istiyorum. Tüm derdim ve çabam bu. Ancak, ülkenin ve sistemin de buna uygun olması gerekir. Olayın zümrelerin kişiliğinden kaynaklı değil, sistematik bir problem olduğunu görmemiz lazım artık.
Ahmet randevu yok demiş. Neden randevu alınamıyor? Son 3-4 yılda talep mi patladı? Hastaneler mi yıkıldı? Dev şehir hastaneleri yapıldı, kapasite kaç kat arttı, sorun çözülemedi mi? Bakan randevu alıp gelmiyorlar demiş, sizce de doktor filan var ama o yüzden mi randevu bulamıyoruz?
Kabul edelim olmayan şey doktor.
Yok işte çoğu gitti azı kaldı. Sebepleri yukarıda anlattıklarım. Maalesef uzun kalmıyorlar, kalamıyorlar devlette. Mecbur olduklarında kalıyorlar, bir şekilde hayat zorladıkça ayrılıyorlar.
İşte söylemek istediğim sadece buydu, konu başka yerlere gitti. Açıklamak zorunda hissettim. Devlette iyi doktor pek kalmadı çoğu ayrıldı dedim, buydu meramım.