Biraz da müzik ...

Iklığ isimli bir Türk sazının olduğunu şu yaşımda yeni öğrendim. Büyük utanç şahsım adına. Bu kanalda da hiç duyulmamış, çok nadir Anadolu Pop çalışmalari var. Kesinlikle tavsiye.
Türkiyedeki yapısı Kabak Kemane diye anılıyor.
Ancak epey form değiştirmiş durumda.

Bu Güney anadolu yörüklerinden..
1750509815346.jpeg


Bu da Güney Sibiryalı Tıva Türkleri nin Geleneksel Çalgılarından Olan Ve Anadolu'da ''Iklığ'' Adıyla Bilinen Bir Yaylı Çalgı Olan ''İgil''
1750509605441.png


Bu da genel olarak Akademik araştırmaların bulduğudur.
Kayıtlar şöyle der:
"İklik: Kemençe gibi üç kirişli küçük bir sazdır. Eskiden Konya, Akşehir, Arabistan ve Türkistan’da çok kullanılmıştır.
Çağan veya Çegâne, Iklığın Asya’daki başka bir adıdır. “Çeng- ü Çegane” birlikteliği halinde divan edebiyatında da geçer."
Kaynak: https://anadolutudam.anadolu.edu.tr/yayinlar/calgilar/iklig
1750510029846.jpeg


Bu tür saz aletlerinin ustası Okay Temiz'dir.
 
Sizin dediğinizi yapabilen hoparlörleri "Stüdyo (Referans) Monitörü" sınıfına sokuyorlar. Bunların frekans karakteristiği düz oluyor (olabildiği kadar). Belli frekans bölgelerini yüksek/düşük vermek ya da herhangi bir "süsleyici" etkiye maruz bırakmak gibi özellikleri olmuyor.

Yalnız, bu arada kafa karıştırıcı bir durum da ortaya çıkıyor.
HI-FI hoparlörlerinin stüdyo monitörünün yerini tutamayacağı iddia edilmekte. Stüdyo monitörleri, tüm sesleri hatasıyla sevabıyla verirmiş, eleştirel dinleme için bu gerekliymiş.

Peki HI-FI zaten "yüksek sadakat" demek değil miydi? Yani, orjinal sinyale sadık kalmak, onu hiç bozmadan ve değiştirmeden son noktaya kadar taşımak...

Eee, o zaman arada ne fark kalıyor? Ya birinde ya da diğerinde ticari bir dolap dönüyor.

Bence kaliteli bir stüdyo monitörü bize gerçek HI-FI özelliğini sunar. "HI-FI" diye satılan pahalı hoparlörlerin çoğu ise, müziği kendince süslüyor. Yoksa, şu markanın şu modeli klasik müzik için veya caz için daha uygun, şu diğeri rock müziğini daha iyi yansıtıyor gibi değerlendirmeler yapılmazdı. "Neyse onu veriyor kardeşim" deyip geçilirdi.
Stüdyo monitörleri stüdyolarda kaydedilen sesin ne kadar istenene yaklaşıldığını anlamak için kullanılıyor. Daha sonra kaydedilen master sesler ses mühendisleri tarafından işlemden geçirilip çoğaltılacak duruma getiriliyor. Çok eskiden bir kayıt stüdyosunda bir kayıt işlemini izlemiştim. Ses mühendisliği çok zor bir iş. Sihirbaz adamlar. Elektronik, akustik, müzik herşeyden anlıyorlar. Birde sanatçı! cehaleti ve kaprisleri var. O da ayrı bir sıkıntı. :)
 
Ben hariç.
Müzik sadece dinlemek içindir.
Birşeyin yanına koyunca ne o birşeyden neden müzikten birşey anlıyorum.
Hatta yapılacak olan işim de de konsantrasyonumu bozuyor.

Multi task işlev yok bende ma

Azerbaycanlılar SSCB döneminde insanlarını Rus konservatuarlarında eğitip sonra kendi geleneksel müziklerini öğrendikleri bu tekniklerle çok başarılı bir şekilde yorumladılar. Dünya çapında müzisyen ve müzik adamları yetiştirdiler.
 
Azerbaycanlılar SSCB döneminde insanlarını Rus konservatuarlarında eğitip sonra kendi geleneksel müziklerini öğrendikleri bu tekniklerle çok başarılı bir şekilde yorumladılar. Dünya çapında müzisyen ve müzik adamları yetiştirdiler.
Uzman değilim bu konuda, lakin sözlerinizden pek emin değilim.
Batı klasik müzik yapısı Doğu müziklerde kullanılan tekniklerden çok farklı. Belki temel eğitimde ortak noktaları var, ama konservatuar seviyesine gelince dallar ayrılımalı. Batı opera ile halk müziğinde aynı performansı sergileyen şarkıcı zor bulunur.
 
Uzman değilim bu konuda, lakin sözlerinizden pek emin değilim.
Batı klasik müzik yapısı Doğu müziklerde kullanılan tekniklerden çok farklı. Belki temel eğitimde ortak noktaları var, ama konservatuar seviyesine gelince dallar ayrılımalı. Batı opera ile halk müziğinde aynı performansı sergileyen şarkıcı zor bulunur.
Hocam güzel sanatlarda olduğu gibi müzikte de karşılaştırma ve ayırım yapmak yanlış olur. Ama batı müziğinde 12 nota kullanılır iken Türk müziğinde 42-50 civarında nota kullanılıyor. Bence müziğin kötüsü iyisi olmaz. İyi icra edileni kötü icra edileni olur. Azerbaycan Rus müzik altyapısını kullanarak çok iyi insanlar yetiştirdi. Ve batı müziğinde ve otantik müziğinde çok iyi insanlar yetiştirdi. Ben Türk müziğini severim. Mesela doğaçlama denilen şey Türk müziğinde "taksim" çok kullanılır. Aynı şey Caz müziğinde de "improvizasyon" vardır. Konu çok derin. Üzerine çok şey söylenebilir ama başka ortamlarda konuşmak gerekir. Saygılar.
 
Stüdyo monitörleri stüdyolarda kaydedilen sesin ne kadar istenene yaklaşıldığını anlamak için kullanılıyor. Daha sonra kaydedilen master sesler ses mühendisleri tarafından işlemden geçirilip çoğaltılacak duruma getiriliyor. Çok eskiden bir kayıt stüdyosunda bir kayıt işlemini izlemiştim. Ses mühendisliği çok zor bir iş. Sihirbaz adamlar. Elektronik, akustik, müzik herşeyden anlıyorlar. Birde sanatçı! cehaleti ve kaprisleri var. O da ayrı bir sıkıntı. :)

Konuya, piyasanın yönlendirici bazı kavram ve tanımları ile yaklaşırsak, işin özünü kaçırabiliriz.

Dikkat ettiyseniz, ben o satırları @TA3UIS 'in şu cümleleri üzerine yazdım:

"Ben tüm frekanslarda kaydedildiği şekliyle aynı orantıda dinlemeyi tercih ederim.
Amfi ve hoparlörler/kulaklıklar bunu başarabildiği oranda başarılı demektir."

Stüdyo monitörleri, yapılan kayıttaki en ufak kusuru, eksikliği, dengesizliği eser piyasaya çıkmadan önce yakalamaya yönelik olarak kullanılırlar. Bu amacı yerine getirebilmesi için, kayıttaki hiçbir olumsuzluğu örtmeden, saklamadan veya o kayda güya olumlu bir şeyler eklemeden (süslemeden) her şeyi "olduğu gibi" vermesi gerekir. Bunun için de, en başta olabildiğince düz bir frekans karakteristiğine sahip olmalıdır. Yani, hiçbir frekans bölgesi baskın/abartılı veya zayıf/düşük olmamak zorunda. Bu da yetmez; tasarım, üretim, malzeme ve işçilik bakımından, sesi değiştirecek hiçbir şeyi bünyesinde barındırmamalıdır. Sesi "olduğu gibi" vermek, ancak böyle mümkün olabilir.

Şimdi birisi bana, yukarıda çizdiğim çerçevenin "gerçek HI-FI" ile ne farkı olduğunu açıklasın lütfen. Orada yazdıklarım aslında tam da HI-FI 'nin tanımı niteliğindedir.

Burada, stüdyo monitörlerinin (bildiğim kadarıyla hepsinin) elektronik devreleri de içinde barındıran "aktif" hoparlörler olduğunu da gözden kaçırmamamız gerekiyor.

Şurada kullanılır, burada kullanılmaz konusuna geçmeden önce...

O mesajımda da belirttim; "HI-FI" diye satılan pahalı hoparlörlerin çoğu, müziği kendince süslüyor. Yoksa, şu markanın şu modeli klasik müzik için veya caz için daha uygun, şu diğeri rock müziğini daha iyi yansıtıyor gibi değerlendirmeler yapılmazdı.

Teşbihte hata olmaz derler...

Bir HI-FI hoparlörün şu ya da bu müzik türüne daha uygun olduğunu söylemek; bir tavuk yumurtasının menemen yapmaya, haşlanmaya veya kek yapmaya daha uygun olduğunu söylemek kadar anlamsızdır. Eğer gerçek bir tavuk yumurtası ise, kişinin canı ne çekiyorsa onu yapar.

Hoparlör de gerçekten HI-FI ise; kişi ister Dede Efendi dinler, ister Mozart, isterse Elvis Presley. Eğer bunlardan birinde yetersiz kalacağı endişesi varsa, o hoparlör gerçekte HI-FI değildir. Ben bugüne dek hiçbir amfi entegresinin veri sayfasında (datasheet) "şu müzik türüne daha uygundur" diye bir ibare görmedim. Aynı şekilde, hiçbir crossover devresinde de...

Denilebilir ki, kabin imalatında belli titreşim türlerine daha uygun malzeme seçilip kullanılabiliyor vs. Bunu da pek aklım almıyor. Zil sesi rock müziğinde de var, klasik batı müziğinde de. Davul da aynı şekilde... HI-FI bunların hepsini verebilmek zorunda. Ayrıca, 3-5 değişik müzik türünü seven bir insan, her biri pahalı olan farklı hoparlörlerden birkaç çift satın alıp, o an dinleyeceği müziğe göre hoparlör mü değiştirecek?

Üreticilerin veya piyasa bezirgânlarının yönlendirmelerine kapılmadan düşünecek olursak...

Yukarıda açıkladığım üzere, aslında "gerçek HI-FI" tanımına tam olarak uyan stüdyo monitörleri, zevk için müzik dinleme amaçlı olarak da bal gibi kullanılır. Tabii eğer kişi kayıttakini olduğu gibi dinlemek istiyorsa... Basları şöyle yapsın, tizleri böyle etsin, ortaları fazla duyurmasın gibi taleplerde bulunmuyorsa... Hatta bir adım daha ileri gideyim; eğer ön yükselteç (preamp) aşamasında ekolayzır kullanan bir kişiyse, o tür özel taleplerine rağmen bile stüdyo monitörlerini keyif dinlemesi için kullanabilir.
 
Konuya, piyasanın yönlendirici bazı kavram ve tanımları ile yaklaşırsak, işin özünü kaçırabiliriz.

Dikkat ettiyseniz, ben o satırları @TA3UIS 'in şu cümleleri üzerine yazdım:

"Ben tüm frekanslarda kaydedildiği şekliyle aynı orantıda dinlemeyi tercih ederim.
Amfi ve hoparlörler/kulaklıklar bunu başarabildiği oranda başarılı demektir."

Stüdyo monitörleri, yapılan kayıttaki en ufak kusuru, eksikliği, dengesizliği eser piyasaya çıkmadan önce yakalamaya yönelik olarak kullanılırlar. Bu amacı yerine getirebilmesi için, kayıttaki hiçbir olumsuzluğu örtmeden, saklamadan veya o kayda güya olumlu bir şeyler eklemeden (süslemeden) her şeyi "olduğu gibi" vermesi gerekir. Bunun için de, en başta olabildiğince düz bir frekans karakteristiğine sahip olmalıdır. Yani, hiçbir frekans bölgesi baskın/abartılı veya zayıf/düşük olmamak zorunda. Bu da yetmez; tasarım, üretim, malzeme ve işçilik bakımından, sesi değiştirecek hiçbir şeyi bünyesinde barındırmamalıdır. Sesi "olduğu gibi" vermek, ancak böyle mümkün olabilir.

Şimdi birisi bana, yukarıda çizdiğim çerçevenin "gerçek HI-FI" ile ne farkı olduğunu açıklasın lütfen. Orada yazdıklarım aslında tam da HI-FI 'nin tanımı niteliğindedir.

Burada, stüdyo monitörlerinin (bildiğim kadarıyla hepsinin) elektronik devreleri de içinde barındıran "aktif" hoparlörler olduğunu da gözden kaçırmamamız gerekiyor.

Şurada kullanılır, burada kullanılmaz konusuna geçmeden önce...

O mesajımda da belirttim; "HI-FI" diye satılan pahalı hoparlörlerin çoğu, müziği kendince süslüyor. Yoksa, şu markanın şu modeli klasik müzik için veya caz için daha uygun, şu diğeri rock müziğini daha iyi yansıtıyor gibi değerlendirmeler yapılmazdı.

Teşbihte hata olmaz derler...

Bir HI-FI hoparlörün şu ya da bu müzik türüne daha uygun olduğunu söylemek; bir tavuk yumurtasının menemen yapmaya, haşlanmaya veya kek yapmaya daha uygun olduğunu söylemek kadar anlamsızdır. Eğer gerçek bir tavuk yumurtası ise, kişinin canı ne çekiyorsa onu yapar.

Hoparlör de gerçekten HI-FI ise; kişi ister Dede Efendi dinler, ister Mozart, isterse Elvis Presley. Eğer bunlardan birinde yetersiz kalacağı endişesi varsa, o hoparlör gerçekte HI-FI değildir. Ben bugüne dek hiçbir amfi entegresinin veri sayfasında (datasheet) "şu müzik türüne daha uygundur" diye bir ibare görmedim. Aynı şekilde, hiçbir crossover devresinde de...

Denilebilir ki, kabin imalatında belli titreşim türlerine daha uygun malzeme seçilip kullanılabiliyor vs. Bunu da pek aklım almıyor. Zil sesi rock müziğinde de var, klasik batı müziğinde de. Davul da aynı şekilde... HI-FI bunların hepsini verebilmek zorunda. Ayrıca, 3-5 değişik müzik türünü seven bir insan, her biri pahalı olan farklı hoparlörlerden birkaç çift satın alıp, o an dinleyeceği müziğe göre hoparlör mü değiştirecek?

Üreticilerin veya piyasa bezirgânlarının yönlendirmelerine kapılmadan düşünecek olursak...

Yukarıda açıkladığım üzere, aslında "gerçek HI-FI" tanımına tam olarak uyan stüdyo monitörleri, zevk için müzik dinleme amaçlı olarak da bal gibi kullanılır. Tabii eğer kişi kayıttakini olduğu gibi dinlemek istiyorsa... Basları şöyle yapsın, tizleri böyle etsin, ortaları fazla duyurmasın gibi taleplerde bulunmuyorsa... Hatta bir adım daha ileri gideyim; eğer ön yükselteç (preamp) aşamasında ekolayzır kullanan bir kişiyse, o tür özel taleplerine rağmen bile stüdyo monitörlerini keyif dinlemesi için kullanabilir.
Söylediklerinize katılıyorum. Stüdyoda monitör olarak kullanılan hoparlörlerin isimleri zaten Flat hoparlör diye de geçiyor. Stüdyo ortamında dışarıdan ekstra bir sesin master kayıta eklenmemesi için çok önlemler alınır. Duvarlardaki boya bile ona göre seçilir. Aynı zamanda stüdyo içindeki mikrofonların yerleri, müzisyenlerin oturacakları yere kadar dikkatle seçilmek zorundadır. Bu şartlarda kayıt yapıldıktan sonra kayıt dinlemek için flat hoparlörde kontrol edilir. Söylediğiniz şartlarda sese herhangi bir ilave veya eksiltme olmaması istenir. Aksi taktirde sonradan yapılacak işlemlerde hatalar çok belirgin şekilde ortaya çıkar ve kötü bir kayıt ortaya çıkar. Ürün çöpe gider. Kayıt tekrarlanmak zorunda kalınır.
 
Bence müziğin kötüsü iyisi olmaz. İyi icra edileni kötü icra edileni olur.
Aksini söylemedim zaten. :)

Azerbaycan Rus müzik altyapısını kullanarak çok iyi insanlar yetiştirdi.
Azerbaycanlılar SSCB döneminde insanlarını Rus konservatuarlarında eğitip sonra kendi geleneksel müziklerini öğrendikleri bu tekniklerle çok başarılı
Halk müziğinden bahsediyorduk.

Rus senfinok müziğine gelince Bati klasik müziğine kendi halk motifleri eklemişler mühtemelen. Söylemek istediğim Rus müzikleri buna uygun, Doğu müzikleri pek değil. Benim 20 yaşalarında uzaktan akrabam amatör şarkıcı halk müziği altyapısından gelmiş. Bati klasik şarkılarını söyleyince "kimliğini" hemen belli ediyor. :)
 
Bati klasik şarkılarını söyleyince "kimliğini" hemen belli ediyor.
Çeyrek seslerle müzik yorumlamak sanatçı diline dolanınca herhalde artık bırakılamaz oluyor . Tersi olarak mesela İlkay Akkaya isimli özgün müzik sanatçısı ablamız yıllardır çok da güzel türkü söyler . Ama ağzından bir si bemol 2 duyamadan gideceğiz bu dünyadan herhalde . Ağzı alışmış tampere sistemine .
 

Çevrimiçi personel

Çevrimiçi üyeler

Forum istatistikleri

Konular
7,895
Mesajlar
130,637
Üyeler
3,165
Son üye
Eyyüp Akyüz

Son kaynaklar

Son profil mesajları

Mutluluğun resmi illa güzel çizilmiş tablo olmak zorunda değil.Bazen basit bir çizgi,doğru bir renk,yada küçük bir detay
Python Geliştirmeye eklediğim yapay zeka sunucusu, yeni başlayanlar için roket etkisi
Bir insanın zeka seviyesinin en kolay tesbiti, sorduğu sorulardır.
yapay zeka interneti yedi bitirdi, arama motoru kullanan, forumlara yazan kaldı mı ?
az bilgili çok meraklı
Back
Top