Atanamayan Öğretmen durumu

frekans50

⁵⁰
Katılım
8 Ekim 2022
Mesajlar
1,183
Atanırsan, ömür boyu garantili iş. Devletin öz evladı olacaksın!

Atanamazsan mahvoldun.

Sıkça duyduğumuz bu durum bana anlamsız gelmiştir. Atanamayan mühendis oluyor mu? Öğretmenin niye böyle bir sorunu olsun?

Atanamadıysan diğer meslek erbabına benzer geçici işler yapabilirsin. İşsiz gezebilir veya iş kurabilirsin. Tamam okudun ama, mutlaka öğretmen olmak zorunda değilsin.
 
Son düzenleme:
Atanıp atanmama değilde yıllarca üniversitede okuduğun dalda çalışamama sorunu var.. Devleti yönetenler bu bölümlerin açılmasına onay verip sonrada mezun olanlara sırt dönüyorlar.. Mühendis olsun veya öğretmen olsun ihtiyaç olduğu halde bu insanlara alan açmıyorlar..
İlgi alanlarına girmiyor çünkü.. İlgi alanları farklı!
Bence bu noktanın sorgulanması lazım..
 
Devleti yönetenler bu bölümlerin açılmasına onay verip sonrada mezun olanlara sırt dönüyorlar..
Bu bölümü okuyan kimselerin, kamu da öğretmen olmak gibi bir zorunlulukları yoksa, tercih edenin de kendi niyetini tartması gerekir. Öğretmenlik okuyup, özel okulda görev almak istiyorsa devlet okuyamazsın mı diyecek?
 
Yapay zeka kullanımı yaygınlaşınca bu sorun daha çok ortaya çıkacak.
OpenAİ bir kaç hafta önce aylık 2k ile 20k fiyatlandırılmış PhD modellerini kullanıma sunacağını duyurmuştu.
Fikrimce benzeri modeller eğitim için de hazırlanacak.
 
Mesleklerin birincil işverenleri vardır. Öğretmenin birincil iş vereni ise kamu (M.E.B). Bundan dolayı "atanamayan" öğretmenlerin devletten atama sayısının artmasını beklemesi gayet normal.
Okuyan kişinin niyetine göre yapmak bana işin kolayına kaçmak gibi geliyor. Nasıl bir şirket kurumsallaşmak istediği zaman danışmanlıklar alıyor, birincil işverenin kamu olduğu bölümlerde de üniversiteler ve ilgili kamu biriminin bakanlığı karşılıklı diyalog kurarak o dönem için kontenjan sayısını belirlemeli.
 
Son düzenleme:
Bu bölümü okuyan kimselerin, kamu da öğretmen olmak gibi bir zorunlulukları yoksa, tercih edenin de kendi niyetini tartması gerekir. Öğretmenlik okuyup, özel okulda görev almak istiyorsa devlet okuyamazsın mı diyecek?
Yüksek lisans öğrenci sayıların devletin stratejik planlamayla belirlenmesi gerekiyor. Bu iş eğitim kurumlarına bırakılınca böyle sonuçlar ortaya çıkar.
 
Bu bölümü okuyan kimselerin, kamu da öğretmen olmak gibi bir zorunlulukları yoksa, tercih edenin de kendi niyetini tartması gerekir. Öğretmenlik okuyup, özel okulda görev almak istiyorsa devlet okuyamazsın mı diyecek?
Tamam anladım.. Ama biraz zor anladım.. Tekrar tekrar okumak zorunda kaldım.suç öğretmenlik okuyanlardaymış.
 
Tamam anladım.. Ama biraz zor anladım.. Tekrar tekrar okumak zorunda kaldım.suç öğretmenlik okuyanlardaymış.
Merhabalar,Benim kzım 4 senelik hemşire mezunu 78 KPSS aldı ama atanamadı.82 ile alım olmuş.Yazık oldu ya.Oğlum Diş tekniker mezunu.66 aldı.hali ile o da atanamadı.Mesleğe göre değil sanırım.geneli böyle
 
Öğretmenlik mesleğini seçenin, bu mesleği nasıl yapacağına dair de bir tasarrufu olmalı.

Bir mühendisin nasıl bir mühendis olacağına ne okul ne de devlet karar verebilir; bölümü seçer, okursun, gerisi sana kalmıştır.

Devletin sınır getirmesi mantığına göre, “Bize 100 mühendis yeter” deyip İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi dışındaki üniversitelerde mühendislik bölümlerini mi kapatacak?

Kayınpederim ilkokul öğretmeni ama okul müdürü olarak 45 yıl çalıştı (1 ay önce emekli oldu). Eşim, baldızım ve kuzenlerim öğretmen. Kayınbiraderim ve bazı kuzenlerim ise akademisyen. Akademisyen olanlar özel üniversitede çalışıyor atanamadım diye de bu kadar sorun çıkartmıyor.

Çocuğunun doğumu dönem başına gelsin de bilmem kaç sene evde çocuk bakayım diye planlama yapanından, “Sabah ders veremem, benimki öğlene kalsın”, “Öğlen gelemem, tüm derslerim sabahtan olsun” diye nazlanan ama tam maaş alanına kadar neler duyuyorum. Ayrıca kimse iyi bir öğretmen olmak için illa devlette görev yapmak zorunda olmadığı gibi, devlet de öğretmenliği yan gelip yatma yeri olarak görmemelidir. Bu niyet en başından çok belli ediliyor...
 
Eğitim konusu, bir bütünün önemli bir parçasıdır.
Bu bütünden soyutlanıp, ilgili ve bağlantılı olduğu diğer konulardan koparılırsa, üstelik burada olduğu üzere "atanma" gibi dar bir alana hapsedilirse; kısır bir polemik konusu hâline gelir.

Devlet gibi yönetilen devletlerin, bir "gelecek vizyonu", bir "gelişme perspektifi" olur. Eğitim de buna hizmet edecek şekilde yapılandırılır, planlanır. Buradaki gelişme kavramı, geniş anlamda düşünülür. Bilimsel, teknolojik, ekonomik, insani, toplumsal, çevresel, ulusal güvenlik, uluslararası ilişkiler ve ülkelerin rekabeti vb. konular bu "geniş" anlamın içine girer.

Tüm bu konulara dürbünü tersinden tutarak bakan, vizyonu "hayalini kurduğu otoriter-dinsel rejime geçiş için eğitimi araçsallaştırmak ve biatçı nesiller yetiştirmek" ile sınırlı olan zihniyetlerin egemen olduğu ülkelerde, eğitimi planlama ve kadrolaşma anlayışı da buna paralel olarak şekillenir.

Atanıp atanmama, bu bütünün içindeki detaylardan yalnızca biridir.

Moda söyleme uygun olarak ifade edersek; "zihniyet sebep, atanmama sonuçtur".
 
Amacım tabii ki siyaset tartışmak değil ama belli ki bu konu oraya kayacak.

Neyse son birkez doğru bildiğimi yazayım, belki bir kişiye faydası dokunur.

İşi bulanık bir alana çekip siyaset üzerinden başkalarını suçlayan boş konuşmalar yersiz. Cumhuriyet 2000 yılında kurulmadı.

Bizzat yaşadığım olay: 4 yıllık teknik lise motor bölümünden mezun olup ÖSS'de derece yaptıktan sonra, Dokuz Eylül Motor Öğretmenliği dışında herhangi bir üniversitenin makine mühendisliği, uçak motoru dahil hiçbir bölümüne kabul edilmedim.

O gün aldığım puandan daha düşük derecedeki insanlar bugün tıp okuyor. Gayet başarılı da oluyorlar.

Günün sonunda bugün o kabul edilmediğim yerlerden mezun insanların bir çoğundan iyi işler yaptım ama göbeğim çatladı.

İnsan yeteri kadar olay yaşayınca modayla pek ilgilenmiyor...
 
Devletin temel görevlerinden biri - tasarrufun sağlanmasi ve toplumun sürdürebilmesinin desteklenmesi, özel veya kamu eğitim kurumların günlük isteklerinin karşılanması değil.
Talep ile arz dengelenmeyince toplumun enerjisi boşa harcanmış oluyor. Garantili iş kontenjanın eğitim kuruşların arasında dağılımı eğitim kalitesine göre yapılabilir.
Birey eğitim kalitesini toplum katmanında dinamiklerle kıyaslanması bir anlam veremiyorum, birincisini belirlenemisinde sınav ve kurumun sağladığı eğitim kalitesi üzerine düşen görevi yapıyor.
 
"X miktar öğretmen lazım" dendiğinde, o kadar mezun kastedilemez. Her mezun iyi öğretmen olacak diye bir kural da yok.

Öğretmen yetiştirmekte sınır olursa rekabet biter. Rekabet olmazsa iyi öğretmen yetişmez. Bu anlamda, "planlama yapılması" ifadesi amacını yitiriyor.

Asıl sorun, KPSS gibi saçma sapan bir sistemin olması. Muhtemelen amacı ayrıştırmak değil, talebi (sen şu puanı almadın başvuramazsın) sınırlamak. Şahsi kanaatimce, kesinlikle tartışılacak bir yanı olmayan bir saçmalık.

O sınavı ortadan kaldırmak da neredeyse imkansız, çünkü bence kamudaki çalışan da özel sektördeki gibi çalışmalı. Asıl sorun, devlette (kolay kolay değişmez) bir kez atanan öğretmenin kolay kolay yerinden kıpırdamaması. Atanan öğretmenin mesleğini iyi mi kötü mü icra ettiği ise muamma. Oysa, yerine daha iyi olanı seçmenin bir yolu olsa kimse itiraz edemez. Üniversitede tercih yaparken kendine güvenmeyen o bölümü de seçmez...
 
Aksine, sayılara sınır getirilirse kontenjana dahil olma rekabeti artar. Garantili iş eğitimini kim istemez?
Ayrıca bu kontenjanı almak isteyen eğitim kuruluşları arasında da rekabet artar.
Belki elektronikçiler de faydalanır - üniversitelerde hala PIC16 eğitimi veren hocalardan kurtulurlar. :)
 
Aksine, sayılara sınır getirilirse kontenjana dahil olma rekabeti artar. Garantili iş eğitimini kim istemez?
Ayrıca bu kontenjanı almak isteyen eğitim kuruluşları arasında da rekabet artar.
Belki elektronikçiler de faydalanır - üniversitelerde hala PIC16 eğitimi veren hocalardan kurtulurlar. :)
İsim vermek istemiyorum ama forumda bilgi seviyesi çok ileri olarak bilinen bir mühendisin, aslında kötü bir öğrenci olduğu ve normalden uzun sürede üniversiteden mezun olduğu gerçeği, bu görüşün de yanlış olduğunun ispatı.:yerlereyat1:

--

Böyle saçmalık olur mu? Liseden mezun olmamış birine, birkaç saatlik bir sınavla meslek ataması yapamazsın. Üstelik bir de "garantili iş" vaadiyle. Adam daha bölümün kapısından geçmemiş; okulu bitirmeden nasıl meslek sahibi yaptın?

O zaman Fransızlar gibi "ileri" dediğimiz toplumlar deli olmalı. Fransa'da üniversiteye başladıktan iki sene sonra bölüm değiştirebiliyorsun. Mühendislik okurken ikinci sene 'Ben tıp okuyacağım' diyebiliyorsun. Ya da başka bir bölüm... Üçüncü sene o bölüme devam ediyorsun. Adamlar, doğru dersleri aldıysan neredeyse mezun olacağın gün diplomana bölüm adını yazıyor. Sen ise evdeki adamı meslek sahibi yapıyorsun. :)

Daha üniversiteye girmemiş adamı öğretmen ilan edilmez. Üstelik "garantili iş" vaadiyle. Sonra bir bakıyorsun, yan gelip yatıyorlar. Dediğim gibi, niyeti en baştan bu kadar belli etmemek lazım...
 
Son düzenleme:
Böyle saçmalık olur mu? Liseden mezun olmamış birine, birkaç saatlik bir sınavla meslek ataması yapamazsın. Üstelik bir de "garantili iş" vaadiyle. Adam daha bölümün kapısından geçmemiş; okulu bitirmeden nasıl meslek sahibi yaptın?

O zaman Fransızlar gibi "ileri" dediğimiz toplumlar deli olmalı. Fransa'da üniversiteye başladıktan iki sene sonra bölüm değiştirebiliyorsun. Mühendislik okurken ikinci sene 'Ben tıp okuyacağım' diyebiliyorsun. Ya da başka bir bölüm... Üçüncü sene o bölüme devam ediyorsun. Adamlar, doğru dersleri aldıysan neredeyse mezun olacağın gün diplomana bölüm adını yazıyor. Sen ise evdeki adamı meslek sahibi yapıyorsun. :)

Daha üniversiteye girmemiş adamı öğretmen ilan edilmez. Üstelik "garantili iş" vaadiyle. Sonra bir bakıyorsun, yan gelip yatıyorlar. Dediğim gibi, niyeti en baştan bu kadar belli etmemek lazım...
Tahminlerinde acele ediyorsun :)
Kimse tek sınavla iş edinecek demiyor. Aşamalar olacak tabii. Doğru kurallarla doğru sonuçlar alınır.
Örneğin, üniversite sonu ikinci genel meslek sınavı olabilir. O sınavın sonucuna göre üniversite eğitim performansı da ölçülür. Sınavı geçemeyenler kontenjan dışı kalır. ve s.

İsim vermek istemiyorum ama forumda bilgi seviyesi çok ileri olarak bilinen bir mühendisin, aslında kötü bir öğrenci olduğu ve normalden uzun sürede üniversiteden mezun olduğu gerçeği, bu görüşün de yanlış olduğunun ispatı.:yerlereyat1:
Bu durum istisna mı yoksa kural? :)
Peki arkadaşımız işin ucunda onu ne bekleyeceğini önceden bilseydi eğitime olan yaklaşımı nasıl olurdu?
Benim arkadaşım Galatasaray lisesini bitirmiş, üniversiteyi de yüksek seviyede tamamlamış ve çok ileri seviyede mühendis olmuş. Bu da diğer örnek.
 
Kimse okuduğu işi yapmak zorunda değil ama okuduğu işi yapmak isteyen yapamıyorsa sıkıntı var. Herkes üniversite okumak zorunda değil, liseden sonra üniversite geliyor hadi okuyayım yanlış bir şey. Türkiye de neredeyse her bölümde ihtiyacın çok üstünde mezun veriliyor, bu gün makina, elektrik elektronik, bilgisayar gibi mühendisliklerin haddinden fazla mezunu var(itiraz gelmeden söyleyeyim x bir yazılım yapmak bilgisayar mühendisi olmanızı gerektirmez. Yazılım yapacak adam lazım piyasada yeterince yok un çözümü daha fazla bilgisayar mühendisi değil) bu mezunların çoğu gerçekten aldıkları diplomanın karşılığı işleri yapmıyor çünkü piyasada o kadar iş yok, ama mesela ucundan kıyısından alakalı olan ya da olduğuna inandığı işi yapıyor. Aynı durum öğretmenler içinde geçerli, ülkenin ihtiyacının çok üstünde kontenjan var. Bu noktada tercih eden öğrencinin de bu riski bilerek tercih etmesi gerekir ama o bilinci sağlaması gerekenler o işi yapmıyor.

Planlama yapılıp ülkenin 5 sene sonra x kadar öğretmene ihtiyacı olur diyip x kontenjan açmak doğru değil evet ama çözümü 20x kontenjan açmak değil, makul bir fazlalık ile kontenjan açmak ve bu planlama bilgilerini halka açık şekilde paylaşıp özellikle lise çağında insanlara anlatmak. Ayrıca bu kadar fazla kontenjan açmanın bir sorunu da ki bence bu daha baskın, diplomaların fazlalığı dışında yeterliliğininde ciddi düşmesi. Bundan 50 sene önce altın değerinde olan diplomaların hala o değerde olmasını beklemiyorum tabiki bilgiye olan erişim inanılmaz arttı ama fizik bilmeyen adama makina mühendisliği diploması verirsen, matematik yapamayan adamı mühendis yaparsan nasıl güveneceksin? Sözün özü evet öğretmenler çok sızlanıyor ama tek suç onlarda değil, ciddi sayıda fazla mezun vermiş bir alan öğretmenlik. Bu adamlar başka meslek edinmek istemiyorsa ve yok parasına(özel okulların çoğu ne kadar maaş veriyor araştırabilirsiniz, yaz döneminde para vermemek için attıkları taklalar ile arada haber bile oluyorlar) çalışmak istemiyorsa o zaman adamları işsizlik bekliyor. Çözümü devlet bizi atasın diye görmek yanlış, ama bu duruma rağmen hala ihtiyacın inanılmaz üstünde öğretmenlik kontenjanı açmak da ayrı bir yanlış.
 
Bu problem aslında çok saçma:

  1. Dünya üzerinde herhangi bir aklı başında ülkede, devlet okulları iyi öğretmen bulmakta zorlanır, bulduğunu da kaçırmaz, diğer pek çok sektör gibi. Bizde ise bir sürü genç, iyi eğitimli insan işe girebilmek için mücadele veriyor. Bununla da kalmıyor; o kadar üzücü bir durum ki, amcası, dayısı olmayanın mülakat puanıyla eleneceği görüşü tüm gençlikte hakim. Umutları çalınmış. Açılan kadroların branşlara göre dağılımına bakıyrsunuz, o da bilimsellikten ve mantıktan çok uzak.

  2. Kamu içerisinde ihtiyacın altında personel barındıran bir kaç kurumdan birisi MEB. İddia ediyorum, bir kaç kurum dışında memur kadrosunu (öğretmen, doktor, hemşire vb hariç) %30-40 azaltsanız halkın ruhu bile duymaz. Ancak, eğitim ve öğretmen kaynağı öyle bir kaynak ki, belli bir doyum noktasına kadar harcayacağınız her kamu kaynağı size misliyle geri dönüyor. Ancak maalesef oraya kaynak ayırmak yerine, kocaman kaynakları başka yerlerde har vurup harman savuruyoruz. Yani olay parasızlıktan değil.

  3. Ben devlet okullarında okudum. Eminim buradaki birçok katılımcı da öyledir. Ancak şimdiki devlet okullarındaki eğitim ve öğretim kalitesini geçin, can güvenliği bile o kadar düşük ki, pek çoğumuz çocuklarımızı özel okullarda okutmak zorunda kalıyoruz. Hem de o anlı şanlı özel okullardaki eğitim bile geçmişte devlet okullarında aldığımız eğitimin seviye olarak yine çok altında.

Sonuç olarak devlet binaya, taşa, betona, kullanılmayacak havalimanına, torpilli vergi affına, eşe, dosta daha az kaynak ayırıp eğitime yatırım yapsa, oluşacak katma değerin ekonomiye katkısı hem istihdam hem de ne istediğini bilen, Dünyayı okuyabilen parlak genç nesiller yetiştirebilmek adına o kadar çok daha katma değerli olacak ki, düşündükçe içim sızlıyor.
 
Mesele biraz da insanlara zorla öğretmenlik okutup ortada bırakmak. Benim özelimde, anadolu meslekte gemi elektroniği okudum aklı başında bir eğitim aldım hem meslek hem dil üzerine. Hazırlıktayken çıkan yasa sebebiyle bana sadece öğretmenlik yolu açıldı ama amacım öğretmen olmak olsa öğretmen lisesine giderdim. Şimdi 3 sene meslek eğitimi alan ben yerine konuya yabancı düz veya anadolu mezunları üniversitede ilgili bölümlere gitti, ben öğretmenlik okumak zorunda kaldım. Sonrasında da çok fazla kimseye öğretmenlik okuttukları için KPSS şartı geldi doğal olarak. Hadi ben bir şekilde istediğim gibi bir iş buldum devam ediyorum ama herkes böyle değil.
Eğitimi bütün olarak ele alıp öyle ilerlemek gerekiyor ama yıllardır bunu yapamadık çünkü hep anlık bir tarafı çözelim yamayalım üzerine gidiyor sistem. Bütünü düzeltecek bir yapı lazım her alanda ama orada da geçen zamanda olacak olumsuzluk veya memnuniyetsizlik siyasi yönetimi korkutuyor oy açısından.
 

Çevrimiçi personel

Çevrimiçi üyeler

Forum istatistikleri

Konular
7,749
Mesajlar
128,905
Üyeler
3,124
Son üye
adnancoskun

Son kaynaklar

Son profil mesajları

Python Geliştirmeye eklediğim yapay zeka sunucusu, yeni başlayanlar için roket etkisi
Bir insanın zeka seviyesinin en kolay tesbiti, sorduğu sorulardır.
yapay zeka interneti yedi bitirdi, arama motoru kullanan, forumlara yazan kaldı mı ?
az bilgili çok meraklı
Prooffy semih_s Prooffy wrote on semih_s's profile.
Merhaba, sizden DSO2C10 hakkında bilgi rica ettim. Yanıtlarsanız sevinirim...
Back
Top