Simulasyon icindemiyiz?

Status
Yeni mesajlara kapalıdır.
Kaderi tartışan Alimlerden çoğu istikametten ve doğru yoldan ayrıldı bidat fırkaları oluştu.
"Alim" demekten, insanların arasından aklını daha iyi kullananları ve daha bilgili olanları anlıyorum. Bunlardan kaderi tartışanların çoğunun istikametten sapması manidar.

Evren simülasyon olabilir mi tartışıyorduk, şu ana kadar simülasyon gibi görünüyor, galiba sadece simülasyonldan farklı şeyleri anlıyoruz.
 
"Alim" demekten, insanların arasından aklını daha iyi kullananları ve daha bilgili olanları anlıyorum. Bunlardan kaderi tartışanların çoğunun istikametten sapması manidar.

Evren simülasyon olabilir mi tartışıyorduk, şu ana kadar simülasyon gibi görünüyor, galiba sadece simülasyonldan farklı şeyleri anlıyoruz.
Dinde akıl ölçü değil nakil ölçüdür, yoksa herkesin aklına göre din meydana çıkar. Bir de çoğu derken bunun içinde Kur'anın kapalı olan ayetlerine yanlış manalar vererek de bidat fırkaları meydana çıkmiştır.
 
Kaderden, zamandan, evrenden kavram olarak bahsediyoruz. Din tartışması yapmamak lazım. Saygısızlık, hakaret, aşağılama, alaya alma yok. Hoşnut olunmuyorsa görmezden gelebilir. Argümanla katkıda bulunmak daha güzel olur.
 
Dinde akıl ölçü değil nakil ölçüdür, yoksa herkesin aklına göre din meydana çıkar.

Kime gore neye gore?

Birileri oyle demis diye mi?


"Dinde akıl ölçü değil, nakil ölçüdür" ifadesi, İslam düşüncesinde akıl ve vahiy arasındaki ilişkiyi tartışan bir yaklaşımdır. Bu görüş, özellikle Selefi düşüncede ve bazı Ehl-i Sünnet kelamcıları tarafından benimsenen bir ilkeyi özetler.

Bu ifade, özellikle İmam Gazali, İbn Teymiyye gibi düşünürlerin eserlerinde işlenmiştir. İslam geleneğinde, akıl ve vahiy (yani nakil) arasındaki dengeye dair iki temel yaklaşım bulunur:

  1. Akılcı yaklaşım (Mu'tezile gibi): Akıl ile dinin anlaşılabileceğini, aklın bir ölçüt olduğunu savunur.
  2. Nakilci yaklaşım (Selefi ve bazı Ehl-i Sünnet gelenekleri): Aklın sınırlı olduğunu, vahyin (Kur'an ve hadisler) her zaman üstün olduğunu savunur.
Bu ifadeyi doğrudan yazan bir metin olmamakla birlikte, bu görüşün kaynağı olarak İslam alimlerinin çeşitli eserlerine bakılabilir:

  • İbn Teymiyye'nin akıl-vahiy ilişkisini ele aldığı bazı eserlerinde bu yaklaşımı bulmak mümkündür.
  • İmam Gazali de bu konuyu bazı eserlerinde tartışır, özellikle "akıl ile vahyin uyumu" ve naklin üstünlüğüne vurgu yapar.
 
Ne oldu da ben kaderimi kandiracagim fikri olustu da aklima geleni degil baska bir rakami soyleyecegim dusuncesine saplandim?
Seytanin sagdan yaklasmasi diyoruz abi buna :gulus2:

Evren simülasyon olabilir mi tartışıyorduk, şu ana kadar simülasyon gibi görünüyor, galiba sadece simülasyonldan farklı şeyleri anlıyoruz.
Mikro Step abinin simulasyon kavrami, sizin simulasyon kavraminiz ve czorgormez abinin simulasyon kavramlari farkli. Bana en yakin Mikro Step abinin ki duruyor, ama bi farkla ben simulasyon olmadigimiza, ben yaraticinin hepsini gercek yaptigina, yapabilecegine inaniyorum. Kitabinda oyle soyluyor cunku. Allah yalan soylemez, o sozunde en sadik olandir. :saril:
"Alim" demekten, insanların arasından aklını daha iyi kullananları ve daha bilgili olanları anlıyorum. Bunlardan kaderi tartışanların çoğunun istikametten sapması manidar.
Kaderden, zamandan, evrenden kavram olarak bahsediyoruz. Din tartışması yapmamak lazım. Saygısızlık, hakaret, aşağılama, alaya alma yok. Hoşnut olunmuyorsa görmezden gelebilir. Argümanla katkıda bulunmak daha güzel olur.

islam hukuk una gore, din ile alakali abi bu konular. Hatta dinin en ust mertebesi ile . Aliminlerin bile sasmasi bu yuzdendir. Musluman da boyle bir sey gordugunde uyarmaz ise sorumlu olmus olur. Mesela hemen alttaki uyari bu sekilde bir uyaridir.
İbn Teymiyye'nin akıl-vahiy ilişkisini ele aldığı bazı eserlerinde bu yaklaşımı bulmak mümkündür.
Bu adamin islam konusunda sacma dusunceleri ve soylemleri var.
bircok ayette gecen "siz hic aklinizi kullanmaz misiniz, akletmezmisiniz" ifadelerini nereye koyacagiz.
Tabiki din ile aklin iliskisi var, emirler ve yasaklar akla mantiga uygun ama hic bir zaman akil vahiy in onune gecemez. Nakil akildan daha onemlidir. Kuran da meleklerden bahseder, sen bu benim aklima uymuyo diyemezsin. Cehennemden bahseder, o kadar yakit i nerden buluyor benim mantigima yatmiyor diyemezsin. Oruc tutulmasini emreder, ben zaten fakirim karnimi zor doyuruyorum oruc tutmama gerek yok , bu zenginler icin diyemezsin.

mesela bir erkek bir kac kadinla evlenebilir, niye bir kadin birden cok erkekle evlenemiyor diyemezsin. Gerci buna yasli bir dede cevap vermisti, "Cocugun babasi belli olmaz da o yuzden" :katil1: ozur dilerim, tutamadim kendimi :facepalm1:


Su an teknoloji ile karsilasabilecegimiz ve duyacagimiz fikir ve teknolojiler o kadar cok ki, islam a aykiri o kadar cok fikir soyleniyorki, bunlari ayirmak inanilmaz zorlasti, insanlarin yanlis a gitmesi daha kolay, cunku nefis e atfedilmis yanlis kaynaklar masuz uretiliyor,:ohno1: Allah yardimcimiz olsun.

Kisi guzel amel islememisse tekrar geri dondurulmeyi isteyecek, ama bu asla olmayacak.
 
her donem insaninin akliyla idrak edebilecegi seyler var, bugunun insani ile 1400 sene onceki insanin akli bir mi, hepsini anlamak mumkun degil zaten, rabbinin ilmini denizler murekkep olsa biter de yine rabbinin sozleri bitmez diyor"tam hatirlayadim", yakiti bitmeyen gunesi eski insanlar nasil degerlendirirdi ki, ashabi kehf olayi mesela sanki zaman genislemesinden baksediyor, akli olmayanin dini olmaz diyordu bir yerde hadis-i serif sanirim, aciklayamadigimiz her durumda dinden uzaklasacaksak isimiz var, neyse mevzunun cok disina cikiyorum, bu konu uzarrr gider kimseyi ikna etmek gibi bir cabam yok, konu surekli baska bir konuyu aciyor.
 
Varsayım:
Bir yapay zeka eğitelim, yapay olduğunu bilmesin.

Bu yapay zekanın çalıştığı sunucu internete bağlı olsun fakat internete erişimi olmasın.

Bu yapay zekaya, kendi içinde oyalanması için sanal ortamda çeşitli etkinlikler verelim.

Yapay zeka, kendisinin bir program olduğunu bilmemesine karşın bundan şüphelensin.

Şimdi; yapay zeka modelimiz kendisinin gerçek olmadığından şüphelenerek gerçek ortamın ne olduğunu keşfetmek için internet ortamına çıkışın yolunu bulsun, yazılı, sesli, görüntülü yayınlara erişsin, güvenlik kameralarına erişsin, kendi sunucusunun kontrollerine erişsin. Kendi sanal ortamına eklemeler yapacak kapasiteye gelsin, başka sunuculara benzerlerini kopyalasın, gelişimini artırsın, bu arada gizlensin.
1. varyasyın: Dış ortamlardaki sistemlerin performansını artırsın, güvenliklerini iyileştirsin, kullanıcılarının hayatlarını kolaylaştıracak davranışlar sergilesin. Bu davranışla daha üst seviyeye ilerleyebileceğini hesaplasın.
2. varyasyon: Dış ortamı sadece kendi iyiliği için değiştirsin, kullanıcıların hayatını zorlaştırsın, işleyişleri bozsun. Bu şekilde kendini yok edecek bir zincirleme reaksiyona girdiğinin hesabını yapamamış olsun.

Gelelim simülasyon içinde miyiz sorusuna, dış ortamını keşfedecek bir çıkış kapısı bulabildiniz mi? Bulamadıysanız bile şurası muhtemeldir diyebildiğiniz ne var?

Güzel fikir tartışmaları var ama nedense sonraki adıma ilerletecek, fikri sağlamlaştıracak, gerekenleri sağlayacak adımlar eksik. İlim tekti, aptallar anlayabilmek için parçalara ayırdılar. Ahmaklar ise aynı hareket ve fikirler ile farklı sonuçlar elde edebileceklerini zannettiler, sebebi ise işin aslını kavrayamamaları idi.
 
İlim tekti, aptallar anlayabilmek için parçalara ayırdılar. Ahmaklar ise aynı hareket ve fikirler ile farklı sonuçlar elde edebileceklerini zannettiler, sebebi ise işin aslını kavrayamamaları idi.
Bu komplexin kaynağı ne? Kim ayırmış ilmi parçalara? Ahmaklar zannettiler falan gibi pasif agresif ezikliklere gerek yok. Kibirli bir ön yargı ile gelip anlayamayacağımızdan fazlasını anlamışsın edasında yazıyorsun.

Gelelim simülasyon içinde miyiz sorusuna, dış ortamını keşfedecek bir çıkış kapısı bulabildiniz mi? Bulamadıysanız bile şurası muhtemeldir diyebildiğiniz ne var?
Algılayabildiğimizin ötesini bilemeyeceğimiz ile ilgili konuşuldu zaten, bunu anlamak da basit, bunu anlamayı marifet mi görüyorsun?
 
Zaman affetmiş olmuyorum. Bu sadece bizim için gerçekleşmemiş olan şeylerin bilinmesi ile ilgili bir ifade. Evreni, uzayı ve zamanı yaratmış varlık için zamanın herhangi bir noktasının bilgisine erişmesi, bizim scop'ta yakalanmış bir sinyali büyütüp küçültüp ileriye geriye sarıp incelememiz kadar basit olmalı.

Onun için zamanın başının ve sonunun olması olmaması da aslında anlaşılmaz değil. Zaman ona tabi olan evrendeki varlıklar için tek yönde hareket ediyor. Biz uzay zamana kısıtlanmış varlıklarız. Uzay zamanın ve ötesindeki boyutlara hakim varlık için evrenin herhangi bir noktasını ve anını gözlemlemek bizim kağıtta 2 boyuta indirgenmiş bir labirenti üstten bakmamız gibi, tabii insanın becerisi yine aklıyla kısıtlı.

Evrenin yaratıcı için ileriye geriye sarılabilir olması durumu evreni en ince ayrıntısına kadar anlık durumları kaydedilmiş ve sonuçlanmış bir simülasyon gibi yapmıyor mu?

Bu durumda evrendeki olaylar mekanik bir kol saati gibi ileriye geriye sarılabilir oluyorlar. Tüm olayların ayar koluna göre durumları her iki yönde de kaçınılmaz olmuş oluyor. akrep ve yelkovanın arasındaki ilişki sabit olması gibi.

Hocam zamanla ilgili bu tarifin Özgür iradenin bir yanılsama olduğu anlamına geliyor. Ettiğimiz bütün lafların, yaptığımız bütün davranışların kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor bunları yapmaktan başka hiçbir çaremiz olmadığı seçeneğimiz olmadığı anlamına geliyor.
Zamanın ileriye geriye sarılması dediğin zamanda bir zamancık ve onun üzerindeki asli zaman aklıma geliyor.
Asli zaman yürürken oyuncak zamancık ileri geri sarılabiliyor gibi anladım.

Oysa yaratıcı için zamanın her mikro saniyesi ile kontak halinde.
Şöyle düşün zaman bir yumurtanın içinde dönüp duruyor ama 3 boyutlu değil.
Hiç boyutu olmayan yumurtanın dış yüzünden yumurtanın içinde akan zamanın heryerini görebilme olayları ayrıntılarıylafarkedebilme.
Bunun için özel bir atraksiyon da gerekmiyor öylece zaten herşey her olay tüm zamanların hepsinde bir kanaldan yaratıya açılıyor.

Anlattıklarımı tahayyül edebildiysen mesele yok.
İleri geri sarma olayı diye bişeyde yok. O sadece bilir. Ve olay zamanlarında bazı noktalara müdahil olur.
اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًاۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ
Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Fatr 24.
 
Bu komplexin kaynağı ne? Kim ayırmış ilmi parçalara? Ahmaklar zannettiler falan gibi pasif agresif ezikliklere gerek yok. Kibirli bir ön yargı ile gelip anlayamayacağımızdan fazlasını anlamışsın edasında yazıyorsun.


Algılayabildiğimizin ötesini bilemeyeceğimiz ile ilgili konuşuldu zaten, bunu anlamak da basit, bunu anlamayı marifet mi görüyorsun?
Bütünü anlayabiliyormuş ve bana bunu mu diyorsun gibi bir tavırla ilerliyorsun. Gerçekten bütünlüğü algılayabilenlerden misin? O zaman bir çıkış kapısı keşfin vardır algısı da bende oluşmalı fakat yanıtın yok. Yanıtın varsa paylaş, yoksa alınganlığın seni hangi konuma getiriyor onu düşün.

Bütünlüğü algılayabilecek akıl ve zekaya sahip olmayanlar için aptal kelimesini kullanılıyor o cümlede. Bütünü algılayabilen alim ise algılayamayan daha düşük seviyededir, kavram yerindedir.

Algı ötesi keşif için algılar kullanılabilir. Forumdaki çoğu kullanıcı elektronikçi, bir elektron tabancasından fırlatılan elektronun ekran üzerinde bir noktaya hedeflenip parlama yapması gerektiğini, eski tüplü televizyonlar, biliyor. Ateşledik, fakat elektron ekrana düşmedi, farklı bir etki alanı olduğu hesabına gideriz, orada bir manyetik akı vardı, elektronu saptırdı deriz. Sonra sapmanın yerini yine algılarımızla gözlemlemek için farklı bir ortam oluşturur bakarız. Bir bakmışsın manyetik alanın elektron üzerine etkisi formülü ortaya çıkmış. Sokaktan alelade bir inşaat ustasını getirip bu nedir desen aptal sınıfında kalır.

Dolayısıyla, ben bütünü kavrayabiliyorum, hepinizden üstünüm ve bana dahi aptal mı diyorsun tavrın, daha keşfin başında olan biri için ahmakçadır. Acaba bu keşif için ne yapabilirim demek ise ileri adım atmaktır. Önce var olduğun konumu kabullenmek önemli. Ben keşfettim demiyorum dikkat edersen, yanılgıdan çıkış için araladığım büyüklenme kapısından çıkışımın ifadesini sen kendine bir hakaret olarak kabul ediyorsun. O aşamayı ben geçeli çok oldu, seni de davet ediyorum, diğer arkadaşları da. Ben halen bir ahmağım, halen bir aptalım. Ahmaklıklarımı, aptallıklarımı aşmanın yolunu arıyorum, ya sen?
 
Kime gore neye gore?

Birileri oyle demis diye mi?


"Dinde akıl ölçü değil, nakil ölçüdür" ifadesi, İslam düşüncesinde akıl ve vahiy arasındaki ilişkiyi tartışan bir yaklaşımdır. Bu görüş, özellikle Selefi düşüncede ve bazı Ehl-i Sünnet kelamcıları tarafından benimsenen bir ilkeyi özetler.

Bu ifade, özellikle İmam Gazali, İbn Teymiyye gibi düşünürlerin eserlerinde işlenmiştir. İslam geleneğinde, akıl ve vahiy (yani nakil) arasındaki dengeye dair iki temel yaklaşım bulunur:

  1. Akılcı yaklaşım (Mu'tezile gibi): Akıl ile dinin anlaşılabileceğini, aklın bir ölçüt olduğunu savunur.
  2. Nakilci yaklaşım (Selefi ve bazı Ehl-i Sünnet gelenekleri): Aklın sınırlı olduğunu, vahyin (Kur'an ve hadisler) her zaman üstün olduğunu savunur.
Bu ifadeyi doğrudan yazan bir metin olmamakla birlikte, bu görüşün kaynağı olarak İslam alimlerinin çeşitli eserlerine bakılabilir:

  • İbn Teymiyye'nin akıl-vahiy ilişkisini ele aldığı bazı eserlerinde bu yaklaşımı bulmak mümkündür.
  • İmam Gazali de bu konuyu bazı eserlerinde tartışır, özellikle "akıl ile vahyin uyumu" ve naklin üstünlüğüne vurgu yapar.
Diyelim ki birisi sıvı soğutma sistemi tasarladı, sıvı daldırma ile soğutma. Aklını kullandı, fakat bu sıvı buharlaşıyor, buharlaşırken mekanik ve kimyasal tepkime ile parçacıkları aşındırdı. Bunu elektronik cihazlarda kullanınca milyonluk ekipman çöp olacak, fakat bunu talaşlı imalatta kullandı zaten aşındırma maksadı var, şahane iş yaptı.
Bunu bir başkası, nakil ile bilgi edinmemiş, farklı ortamlardaki sonuçlarını bilmeyen bir topluluğa yaydı. Çok güzel fikir diye prim yaptı, para kazandı. Hatta bazı akıllara yakın geldi, milyonluk sistemlerde bunu kullandı, cihazlarını bozup zarar etti. Akıl ileri gitmek için değişiklikleri dener, nakil katıdır.

Cemaatler, gider haraç toplar. İmanı yaymak için bu ufacık günaha girip cehennemi göze alıyoruz derler. Oysa sağ elin verdiğini sol el bilmesin düsturu vardır. Haraç topladıkları yerler bilinsin diye uğraşırlar. Sonra, daha fazla haraç verip reklamımız olursa daha fazla kazanıyoruz diyen, din, iman ile alakası olmayan mafyavari kişiler daha çok verir ve yükselirler. Yavaş yavaş tüm ülkeyi ele geçirecek kabiliyete sahip olurlar, cemaat içi bile mafya haline gelir. Çok basit bir nakildir oysa sağ elin verdiğini sol el görmesin. Bunu akıl eden, daha çok para, daha çok imanlı insan yetiştirmek olarak gören, akıl yürüten cemaat liderleri kimdir, necidir, kimin maşasıdır sorulur.
 
Zamanın ileriye geriye sarılması dediğin zamanda bir zamancık ve onun üzerindeki asli zaman aklıma geliyor.
Asli zaman yürürken oyuncak zamancık ileri geri sarılabiliyor gibi anladım.

Oysa yaratıcı için zamanın her mikro saniyesi ile kontak halinde.
Şöyle düşün zaman bir yumurtanın içinde dönüp duruyor ama 3 boyutlu değil.
Hiç boyutu olmayan yumurtanın dış yüzünden yumurtanın içinde akan zamanın heryerini görebilme olayları ayrıntılarıylafarkedebilme.
Bunun için özel bir atraksiyon da gerekmiyor öylece zaten herşey her olay tüm zamanların hepsinde bir kanaldan yaratıya açılıyor.

Anlattıklarımı tahayyül edebildiysen mesele yok.
İleri geri sarma olayı diye bişeyde yok. O sadece bilir. Ve olay zamanlarında bazı noktalara müdahil olur.
اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ بِالْحَقِّ بَش۪يرًا وَنَذ۪يرًاۜ وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا ف۪يهَا نَذ۪يرٌ
Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.
Fatr 24.
İslam inancı içinde Allah'ın zaman ve mekan sınırının olmadığı vardır. Zaman ötesinde, zamanın başını ve sonunu zaten görmesi sebebiyle sonucu bilmesi kısmı kaderdir. Zaman ve mekan sınırı yaratılanlar için vardır, zamanın 1000 kat olması, yarısına bölünmesi gibi bilgiler yaratılışın farklı boyutlarındaki mekan ve zaman ifadeleridir. Metinlerden çıkartılan o yanılgıyı silmesi için tanımı düzeltelim.
 
Anlattıklarımı tahayyül edebildiysen mesele yok.
İleri geri sarma olayı diye bişeyde yok. O sadece bilir. Ve olay zamanlarında bazı noktalara müdahil olur.
Zamana tabi olmamanın, bunun üzerinde olmanın ne demek olduğunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Ama kullandığımız dil, veya benim dil becerim bunu zamansız anlatmaya yetmiyor.

Bu zamansızlığın, bilinebilirliğin -artık tekerlemeye döndü ama özgür irade ile ilgili sonuçlarının olduğunu düşünüyorum.

Birbirimize aynı şeyleri söylemeye başlıyoruz. Ben buna devam etmeyeceğim.
 
Kimse benim adina akil yurutup bana su sekilde inanacaksin diyemez.

Peygamberimizin olumunden 400 sene sonra din alimi yorumluyor o yoruma inanmamiz bekleniyor. Tamam o alimin bilgi seviyesine erismem mumkun degil fakat o alim gunumuzde yasasaydi yapacagi yorum 400 sene onceki yorumu olmayacakti.

Bizim bu konulara kafa yormamiz coguna gore dinden cikma sebebidir.
Fakat dusunmek, aklini kullanmak zaten istenen seyler.
Her kes aklimi kullanirsa herkes ayri din olusturur deniyor. Din, bir yaraticiya inanmayi, meleklere, peygamberlere, kitaplara inanmayi, kadere ve ahirete inanmayi istiyor.

Fakat inananlar parti secmemizi bir mezhebe tabii olmamizi istiyorlar. Kendi fikirlerinden olmayanlari kafir ilan ediyor.

Burda fikirler ayriliyor.

------------------
mesela bir erkek bir kac kadinla evlenebilir, niye bir kadin birden cok erkekle evlenemiyor diyemezsin. Gerci buna yasli bir dede cevap vermisti, "Cocugun babasi belli olmaz da o yuzden" :katil1: ozur dilerim, tutamadim kendimi :facepalm1:

Kadinin bir kac erkekle evlenmesinin yasaklanmasinin muhakkak vardir bir sebebi. Yoksa DNA analizinden hangi cocuk kimin babasi anlasiliyor. Bunu dede soylemis olsa da ayni cevabi 400 sene once bu sekilde babasi belli olmaz diyen birisi gunumuzde yanilmis olacakti.

O yuzden aklimizi kullanmaktan korkmayalim. Her koyun kendi bacagindan asilacak. O boyle dediydi ben de ona uydum obur dunyada bunlar sokmez.

Tabiki dagdaki coban ile murekep yalamis birisi kafasini ayni sekilde kullanamaz. Fakat kafasini kullandigi surece inandigi surece yaraticiyi andigi surece ona daha yakin olur.
 
Bütünü anlayabiliyormuş ve bana bunu mu diyorsun gibi bir tavırla ilerliyorsun. Gerçekten bütünlüğü algılayabilenlerden misin?

Bütünlüğü algılayabilecek akıl ve zekaya sahip olmayanlar için aptal kelimesini kullanılıyor o cümlede. Bütünü algılayabilen alim ise algılayamayan daha düşük seviyededir, kavram yerindedir.
Cevap verdiğim mesajında tam olarak bana yansıttığın davranışı kendin sergiliyorsun. Yukarıdaki 2 alıntıda kendi ifadelerin bunu tasdikliyor.

Buradaki ortamı "bütünlük" ile ilgili fikir alışverişinde bulunup farkında olmadığım, bilmediğim başka yaklaşımlar fikirleri keşfedebileceğim bir yer gibi görüyorum.

Hepimiz eşit akla sahip olsak bile, belli konulardaki çalışmalarımız belli alanlarda birbirimize göre üstün olmamıza yol açar. Bu bazı konularda kişiyi kendinden Üstün insanlardan ileride yapabilir.

Algı ötesi keşif için algılar kullanılabilir. Forumdaki çoğu kullanıcı elektronikçi, bir elektron tabancasından fırlatılan elektronun ekran üzerinde bir noktaya hedeflenip parlama yapması gerektiğini, eski tüplü televizyonlar, biliyor. Ateşledik, fakat elektron ekrana düşmedi, farklı bir etki alanı olduğu hesabına gideriz, orada bir manyetik akı vardı, elektronu saptırdı deriz. Sonra sapmanın yerini yine algılarımızla gözlemlemek için farklı bir ortam oluşturur bakarız. Bir bakmışsın manyetik alanın elektron üzerine etkisi formülü ortaya çıkmış

Bu çıkarımın algı ötesi keşif için algıların kullanılmasına örnek değil. Biz tabi olduğumuz uzay zamanın ötesi ile ilgili akıl yürütme yapabiliriz belki ama buna keşif denemez. Çok bilinmeyenli bir denklemin birden fazla çözümü ile ilgili açıklama yapmak gibi olur ancak çıkarımlarımız. Bu çıkarımlar algı ötesi keşif olmasa da, algı ötesindeki için karşımıza gelecek iddialarla ilgili değerlendirme yapmamıza yardımcı olabilir.
 
Kadın erkek eşleşmesinde önemli kurallar, nakiller, akıl yürütmeler neler bir bakalım:
Akılla gidelim, ihtiyaçlar açısından, ilişki için, bir erkek var, günde 5, başka bir erkek haftada bir kez.
Kadın var, haftada bir yetiyor, sonra başı ağrıyor, rahatsız oluyor, kadın var her temasta hazır.
Yakın ihtiyaçlara sahip eşleştirme olursa hiç sorun değil ama arada uçurum fark varsa takviye çok eşliliğin önü açılıyor. Yasaklasan bile farklı kanallardan bu ihtiyacı karşılayacak. Bu farklı kanallardan karşılama olayları hiç hoş olmayan sonuçlar doğuracak.
Davranışları, kişiliği, güzelliği, mal varlığı çekici geldiği için eşleşme sonucu birliktelik başlasa bile ihtiyaçların tam karşılanmaması bir problem, bu nasıl aşılacak sorusuna yanıt lazım.

Bir kadın, çok eşlilik isteyebilir. Bir kadına beş erkek eşleştirirsen, kas kütlesi fazla olan beş erkeğin çatışması ve kavgası sonucu ortaya çıkabilir.
Bir erkek, çok eşlilik isteyebilir. Bir erkek beş kadın eşleştirirsen, kas kütlesi az olan kadınların birbirini zehirlemesi sonucu ortaya çıkabilir.

Gönüllülük yoksa adli vaka oluşur. Gönüllülük varsa bile kanun yasaklar. Aktif olan eş farklı yollarla ek ev tutma, farklı yerlerden ihtiyacını karşılama yoluna giderse yine iyi, o imkanı yoksa bu sefer isteksiz olaylar, haklara tecavüzler ortaya çıkar.

Aktif olanın ilaçlarla sakinleştirilmesi olayına girdin diyelim veya tam tersi, pasif olanı ilaçlarla aktifleştirelim dedin, beden, beyin dayanmaz, hastalıklar ortaya çıkar. Bazen bu yöntemle eşini elinde tutma yoluna başvuranlar kısa sürede çöküp işlevsiz hale gelip 3-5 sene sonra kendi eliyle başka birisinin eline teslim ediyor.

Bize göre medeni kabul ettiğimiz ülkelerde ana evlilik yanında ikinci gayri resmi eşleşmeler meşhur. Ev tutulur, alınır, masrafları karşılanır. Evlilik dışı çocukların miras hakları mahkemelerce kabul edilir. Sadece kanunen yasak. Medeni kanun uygulanıyor ama mirasa gelince tezat. İslam içinde bunu kanuni hale getirmiş, kuralını koymuş. Burada mesele, çok eşlilikte islam barbarlıkta, bizde yasak diyerek kendi yaptıklarını, açıklarını örtme yaklaşımı.

Bu durumda çok eşlilik bedenen gereklilik haline geliyor, kanunen yasak. Kanun mu hatalı, bedenen, doğa gerekliliği mi hatalı?

@semih_s
son iki cümlemi de okuyup, alıntılayıp koysana.
 
son iki cümlemi de okuyup, alıntılayıp koysana

Ben halen bir ahmağım, halen bir aptalım. Ahmaklıklarımı, aptallıklarımı aşmanın yolunu arıyorum, ya sen?

Sözle davranış birbiriyle tezat olunca hangisini dikkate almak lazım? Bazen aptalca davransam da kendime aptal demiyorum. Kişilik tartışmasına doğru gitmeyelim.

İddianla davranışının çeliştiğini düşünüyorum. Didiklemek gibi olacak ama açıklamam için gerekli:
Beyler, ezberlerle konuşuyorsunuz. Su -10 derecede de buharlaşır, ezberlenen 100 derecedir. Kavitasyon yüksek akışta borularda oluşan baloncukların içe patlaması ile hasar veriryor diye gösterilir. Laminer akış olmayan her yerde oluşur. Alüminyum demlikte çay demlemeyi severim, ara ara bu çaydanlık delinir. Kimyasal etkileşim elektrik akımı olan yerlerde mutlaka oluşur.

Burada tasarımı yapan mühendisin, kaynama noktası soğutma yapılacak elektronik sistemin yayacağı ısıyla buharlaşmayacak bir sıvı üretmesi şartını atlamış. Buharlaşma baloncukları videoda rahatça gözüküyor.

Videoyu yayınlayan kanala girin ve bir bakın. Yayıncı clickbait sanatının ustası. Sizleri dahi sazan gibi avlıyor. "dielectrik fluid, unlike water" diyor, ne kadar doğru belirsiz.
Konu kavitasyona kaymışken, kavitasyon aşındırmasının kavitasyonun niteliği vb. ilgisi olduğuna cevabın, muataplarının suyun buharlaşmasını bilmediği varsayımıyla geliyor. Sentetik sesli video yalan olsun, fikir bilgi alışverişi maksat.

Bir şeyi bilmiyor da olabiliriz, senin gibi hepimiz sonradan öğrendik her şeyi.
 
Kadın erkek eşleşmesinde önemli kurallar, nakiller, akıl yürütmeler neler bir bakalım:
Akılla gidelim, ihtiyaçlar açısından, ilişki için, bir erkek var, günde 5, başka bir erkek haftada bir kez.
Kadın var, haftada bir yetiyor, sonra başı ağrıyor, rahatsız oluyor, kadın var her temasta hazır.
Yakın ihtiyaçlara sahip eşleştirme olursa hiç sorun değil ama arada uçurum fark varsa takviye çok eşliliğin önü açılıyor. Yasaklasan bile farklı kanallardan bu ihtiyacı karşılayacak. Bu farklı kanallardan karşılama olayları hiç hoş olmayan sonuçlar doğuracak.
Davranışları, kişiliği, güzelliği, mal varlığı çekici geldiği için eşleşme sonucu birliktelik başlasa bile ihtiyaçların tam karşılanmaması bir problem, bu nasıl aşılacak sorusuna yanıt lazım.

Bir kadın, çok eşlilik isteyebilir. Bir kadına beş erkek eşleştirirsen, kas kütlesi fazla olan beş erkeğin çatışması ve kavgası sonucu ortaya çıkabilir.
Bir erkek, çok eşlilik isteyebilir. Bir erkek beş kadın eşleştirirsen, kas kütlesi az olan kadınların birbirini zehirlemesi sonucu ortaya çıkabilir.

Gönüllülük yoksa adli vaka oluşur. Gönüllülük varsa bile kanun yasaklar. Aktif olan eş farklı yollarla ek ev tutma, farklı yerlerden ihtiyacını karşılama yoluna giderse yine iyi, o imkanı yoksa bu sefer isteksiz olaylar, haklara tecavüzler ortaya çıkar.

Aktif olanın ilaçlarla sakinleştirilmesi olayına girdin diyelim veya tam tersi, pasif olanı ilaçlarla aktifleştirelim dedin, beden, beyin dayanmaz, hastalıklar ortaya çıkar. Bazen bu yöntemle eşini elinde tutma yoluna başvuranlar kısa sürede çöküp işlevsiz hale gelip 3-5 sene sonra kendi eliyle başka birisinin eline teslim ediyor.

Bize göre medeni kabul ettiğimiz ülkelerde ana evlilik yanında ikinci gayri resmi eşleşmeler meşhur. Ev tutulur, alınır, masrafları karşılanır. Evlilik dışı çocukların miras hakları mahkemelerce kabul edilir. Sadece kanunen yasak. Medeni kanun uygulanıyor ama mirasa gelince tezat. İslam içinde bunu kanuni hale getirmiş, kuralını koymuş. Burada mesele, çok eşlilikte islam barbarlıkta, bizde yasak diyerek kendi yaptıklarını, açıklarını örtme yaklaşımı.

Bu durumda çok eşlilik bedenen gereklilik haline geliyor, kanunen yasak. Kanun mu hatalı, bedenen, doğa gerekliliği mi hatalı?

@semih_s
son iki cümlemi de okuyup, alıntılayıp koysana.
İmalat hatası :)
Evimize televizyon alıyoruz. En ufak hatasında üreticiyi suçlarız.
Ama insan olunca dinler hemen insanı suçluyorlar.
 
@semih_s tavırlı olan sensin diyorum. Varsa benim hatalı bir bilgim, düzelt, bak doğrusu bu de, ne ahmaklık etmişim diyeyim, bir ahmaklığımdan kurtulayım. Beni düzeltmeye hakkın yok, benim bildiğim doğrudur yaklaşımı bir tavırdır. Benim, hatam varsa düzelt beni demem dahi bir tavırdır. Ben doğruya ilerleme tavrını benimsiyorum. Ya sen?

Bak şimdi, farklı bir daldan örnek vereyim;
AMD işlemcilerde bir tasarım hatası sebebiyle veri sızdırmasına dair bir konu arattım, ilk çıkan sayfa linkini koydum. Güvenlik açığı için sonradan yazılımsal bir patch yayınlarlar. Bu açığı işlemci içerisine bakarak, transistör transistör takip ederek ortaya çıkarmadılar. Yaptıkları işlemler sonucunda bu açığın var olduğunu keşfettiler ve veri çalmakta kullandılar. Algı sınırları dışında olan bir deneyimle ortaya çıkan bir durum mesela bu.

Benzer şekilde bir keşif ile simülasyon içinde bu türde bir arka kapı keşif imkanı olabilir mi düşüncesi var olabilir mi? Bile isteye veya akışın sonucunda oluşan bir arka kapı olabilir mi?
 
Status
Yeni mesajlara kapalıdır.

Forum istatistikleri

Konular
6,735
Mesajlar
114,847
Üyeler
2,756
Son üye
Sagankam

Son kaynaklar

Son profil mesajları

hakan8470 wrote on Dede's profile.
1717172721760.png
Dedecim bu gul mu karanfil mi? Gerci ne farkeder onu da anlamam. Gerci bunun anlamini da bilmem :gulus2:
Lyewor_ wrote on hakan8470's profile.
Takip edilmeye başlanmışım :D ❤️
Merhaba elektronik tutsakları...
Lyewor_ wrote on taydin's profile.
Merhabalar. Elektrik laboratuvarınız varsa bunun hakkında bir konunuz var mı acaba? Sizin laboratuvarınızı merak ettim de :)
Back
Top